“Her şey El’in dilemesiyle olur” söylemi; kolektif bilinci ve kolektif
emeği ve üreten ilişkiyi de El’in bu söylemi içinde El’in malı, mülkü yapmıştı.
Her şey El’in dilemesi olukla; El’in malı mülkü oldu. Kişi de iyi bir kul
olukla “senin olan senin, benim olan da senin” diyen biatle bu teslimiyetini
gösterecekti.
El’in; Ali, İbrahim olukla söylemi aslında; sistemin geri bağlanım
referansına atıf etmekti. Yani bu tarz söylemler geri bağlanımla günümüzdeki
sürecin de hafızasıydı. Üreten ön ittifakı sürecin vicdanıydı. Hem meşruiyetti.
Hem alkış alırdı. Hem sizi söz söyleyen yapardı. Hem de bu tarz geri bağlanımla
akıl ve hafızaya hitap eden Ali tarzı sözler sizi sözü dinlenir yapardı.
Yönetime gelmenizin meşruiyeti olan bir durumdu.
Geçmiş bilince atıf yapmak demek, ittifak içindeki grup emeği olan totem
mesleklerine atıftı. Bu atıfla El, gruplara diyordu ki “benim olan benim”;
“sizin olan da sizindir”.
Henüz söylemler ve anlamları çokluğa vurgu ile ben sendi. Emek grup
emeğiydi. Sahiplik sözü grup sahipliğiydi. Tekil yapı içinde gruplar benim
demiyordu. İttifak içinde her bir grup kendi grup mesleği ile yine grup emeğine
ve grup ürününe benim diyordu. Bir grup ittifakına karşı bu sözle
tekilleşiyordu. Gruplar kendi grup sahipliğine ben demekle “benim” diyor ve karşı
gruba da sen demekle, senin olan da senin diyordu. Her bir grubun kendi emeği
olan totem mesleği sahipliğine bir şey demiyorlardı.
Oysa bu kurnaz ve geri bağlanımıyla da doğru olan söylemler, söz söyler
duruma gelene dek böyleydi. Günümüzdeki iktidarlar gibi bu sözlerin iktidara
gelene kadar söylem oluşla doğruydu. Parti söz söyler iktidar konuma gelince
iktidarın uygulaması başka olacakla El ağız değişecekti. El’in geri bağlanan
yasa ile söylediği bu sözleri şimdi de gruplara değil de; on parmağında on
marifet olan kişiler emeğineydi.
Şimdiki siyasetler bile Ali ağzıyla, Polyanna ağzıyla; biz sizin hizmetçiniziz
derler. Dahası üretmekle doyuran, besleyen; çalışan ve yaratanlar; yarını
kuranlar sizlersiniz; sizin ellerinizdir diyorlardı. O eller öpülesi, kıymetli
elerdir diyorlardı. Halk ne derse o olur deyip; kolektif olan emeğe, kolektif
güce, kolektif bilince, kolektif tüzel lige atıfla yönetime geliyorlardı. Böylece
yöneten, söz söyleyen, takdir eden El olurla boynumuzda El mantığına göre boza
pişiriyorlardı.
Erke geldikse kolektif tüzelinle takdir eden, yöneten El olurlar. Bu
söylemlerin ardındaki asıl yüzleri ortaya çıkar. İkinci bir şapkalarını ortaya
çıkarırlar. İkinci şapkayla; “Benim olan
benim, sizin olan da benim” der. Ne anlama geldiği bilinmez. Üreten ilişki
üzerinde kendi emeği zaten ittifakındı. Sizin olan benim; derken ittifaktaki
tüzeli oluşla mı benim; yoksa kişi olukla mı benim dediği iyi anlaşılmıyordu.
Ama gruplar da “zaten ittifak olukla bizim olan ittifakın (senin); grup
olukla senin olan da ittifak olukla odaklayan oluşla yine senin (ittifakın)
diyordular. İşte buradaki ön ittifaklı kolektif söylemi ve eylemi kendi üzerine
alması yerine; söylemi, eylemi ve anlamı El üzerine aldı. Ön ittifaklı kolektif
oluşun sözü; El söylemli El ve El’in ağzı olma yerine geçti.
Ön ittifaklı kolektif güçten geriye kalan El’di. Ön ittifaklı sentez içinde
totem meslekli üreten ilişkiler girişmesinde yapılan yansımalar; kişiyi kişi
yetenekli, kişiyi birkaç totem mesleğini tek başına yapar bir yetenekle
donatmak kalmıştı. Böylece kişi bu yetenekti donanımla, on parmağında on
marifetle olan insandı.
El de bu nedenle gruba seslenmiyordu. El, önce grubunun
ve sonra da ittifakının temsilcisi olmakla meslek bilir tekil kişilere “ben”
diye; “sen” diye hitap ediyordu. El’in kararı ve düşüncesi ittifakın ortaklığın
kararı değildi ama ittifak lığın; ortaklığın kararı yerine geçen tekil oluştu. El
sahipliği; meslek bilirle verimli emek gücü olan kişilere olan iştahtı. Yaptığı
tasallutları; El olan kişinin iştahıydı.
Kişi sahipli tartışmaları içinde gelişen duygu, düşünce ve kurgunun iştahıyla
ön ittifak tüzel ligi içine gelen kişiler El nüveli kişiydi. Kolektif benci
görünüm altında kişi benciydiler. Bu kişilerin kolektif bilinçle “ benim olan
senin, senin olan da senin” demeleri her bir gruplar çokluğa hitap etmekle ben
sen demeleri herkesi ifade ederle doğruydu. Bu çoklukta tekliğe olan söylemdi.
Ama El kendi som benci ligini anışla “on parmağı üzerinde; on marifeti olan”
som, tekil kişiye olan söylemi içinde süreci kolektif benci bilinçle de söylese
“ benim olan senin, senin olan da senin” de dese süreç tümden tekilleşir. Tekil
anlama bürünür. Çünkü El som benci düşünce sahibidir. Hitap ettiği on parmağında
on marifet olanlarda som benci El düşüncesi etrafında toplanan meslekten meslek
erbabı kişilerdir.
İşte El düşüncesi etrafında toplanan kişilere El “benim çalışmam bana,
senin çalışman sana” demekle kişi yeniyi eski bilinç ve hafıza söylemli anlamayla
yan yana anmaktan ve yan yana anlamaktan da kurtulamaz. Süreç kolektif olanın
tekilliği içinde bir bulanıklık oluşla som kişi üzerinde tekilleşir
İşte El üçüncü şapkasıyla yöneten irade olmakla kendi müritlerine “benim
olan sizin, sizin olanda benim” demekle kolektif bilinç üzerinde müritlerin de
on parmaklı on marifetli ürünleri üzerine oturur. Mülkün üzerine oturan El; EL
MÜLK olur. Böylece “benim olan benim sizin olan da benim” demiş olur. Demediyse
de der. İşte bundan sonrası zor bir mücadele de olsa kolay ve anlaşılırdır.
El mülk olan El, kolektif devinimli alan içinde kendi düşüncesi olan “takdirini”
söyler. Bu söylemiyle El, açık açık kişileşir ve somutlaşır. Benim dediği mülkü,
yine kendisi olan Nemrut’a, kendi olan Awram’a arzı takdirle, rızk olukla,
nasip olukla verdim der. Böylece “benim olan benim, senin olan da benim” demiş
olur. El ve El düşüncesi somut bir tekil kişi olur. Bay erki denen monarşi
yönetimli köleci sürece girilir. Kişiler bu köleci sözleşmenin hızlı bir
inanıcını olma yarışına girerler.
El “benim olan benim, sizin olan da benim” demişti. Kul oluşla kullukta
birbiriyle yarışan ve birbirine tur bindiren kullar El’in bu sözünü şöyle
yineleyip zikrediyorlardı: “senin olan senin, bizim olan da senin” diyorlardı.
“Bizim de tek sahibimiz sensin; ey sahip” diyorlardı. İlaha karşı da; “Biz seni
bilir seni tanırız ey sahip”, diyorlardı.
Bu söylemlerde hep eğrilik gözetilip, doğruların söylendiği açıktır. “Bizim
olan da senin derken, yiyeceğinden; kullanıp tüketeceğinden fazlası olan
ürünler El’indi. El’in olanlar El’e taktim, sunu (kurban ) edilmekle
verilecekti. Bu sunuda temel bir amaçları vardı. El takdirine mazhar olmak.
Çünkü El, vaat edendi. Umut verendi. Beklenti oluşturandı. El, kişinin
istediği gibi istediği beklentiyi oluşan vaatti. El inanıcı sözleşmeli müritler
bu kurban sunularını, herkesin yararına olmaktan çok kendisine nasip oluşun
kayrılıp gözetilme iltiması olan kayra oluşla dönecek olmasına veriyordular.
Bu sunu tıpkı kült merkezinde biriken sunu gibi kolektif olan bilince göre
bir sunuydu. Aradaki fark şuydu. Burada tekil takdir vardı. Kolektif bilinç ve
kolektif akıl bencilik yerine kişisi bencilik vs. vardı. Kayra vardı. Kişilerde kolektif olanda pay
bekler gibi olmakla kayra nasip, rızk bekliyorlardı. Sunuları bu gayretle ikili
düşünce içinde olmakla yapıyorlardı.
İşte kişilerin kayra olacak keyfi takdiri beklediği bu noktada beklenti
olan El takdiri; Nemrut oluşla, Awram oluşla kendi üzerine bir takdir. Takdirle
belirlenen kader, Nemrutta ya da Awram’a mal mülk sahibi olmalarıyla, on
parmağında on marifet olanlara da kul olmaları kazası ile gerçek; fiili, ya da
de fakto bir durum olmuştu.
El’in olanı El’e verme söylemi böylece kulluk sözleşmesi (kulluğa), kurban
sunusu içine sokulan bir anlamayı da (takdime, sungu, vergi, sadaka, zekât vs.
oluşla da) pekişecekti. Ön ittifaklar döneminin anonim olana totem meslekli
grupların kendi totem ürünlerini ittifakın potası içine teslimle kurban
sunuları vardı.
Bu kurbanlar köleci sözleşmeyle kolektif yararına kolektif olana kolektifçe
takdir yapmak için sunmak yerine; tekil takdirle tekil kişilere yapılacak
takdir için kişileşmiş El'e sunulan kurbanlardı. Köleler de El adamının (Nemrut’un)
kullarıydı. Kul olma, kurban olma beklenen vaat umut nedeniyle El adamına
yapılan tazim ve ritüEL'di (ritüeldi). Bir kurbanı, azat edip etmeme işi de
tıpkı El’in kişileri kul etmesi gibi El adamının işiydi.