Bir ayin, zamanın
hıçkırığı
Ümmetin seyrinde yetim
bir ninni
Yine dünlere rahmet,
Benliğe hikmet
yükleyen.
Islak telaşı
kaldırımların,
Nakşeden Ağustos
akşamları
Karamel bulaşmış
ellerimin kenetli parmakları
Aklın kıtalarında bakir
dizeler
Yoldan geldik madem,
Diz dize kelamı bölüşen
şiir gözlü meramlar.
Dündü günü yarından
koparan
Güdümü belli ki
duyguların
Her dem yalnızlığı
sunan
Bir de kazan kazan
hüzün
Ne olacak bu işin sonu
Diye yanık yanık türkü
çığıran.
Çığlıklarını çaldırdım
dünün,
Dünsüz günümün de ara
namesi
Pervazına serdiğim
hayallerle sıkı fıkı
Her adımda içime
attığım düğüm
Yine ölümüne aşkların
kayıtsız mecazı.
Şimdilerin hüznünü
taşıyorum
Ötelerken öfkesini
tanrısal sevdaların
Hizaya gelsin dünya,
diyorum usulca;
Kara gölgesine âşık
adamlar görüyorum
Kanatları kırık kuşlara
bir tekme de onlar savururken
Fırtınalar besliyorum
içimin uçurumlarında
Kayıtsız bedellerle
döşeniyor nefretin sağdıcı
Nice insan nice yalan
nice sitem
Ve vakur dokunuşuyla
aşkın
Haczediyorum rahmetini
altın tepside
Tokuştururken
suslarıyla gönlümün
Islak kaldırımlarında
Nazik bir reveransla
kanamaya meylettiğim.
Bir yürekte bir de
dirhem dirhem elemde konuşlu,
Tümden gelen hezeyan;
Bir kanatta bir de
bulutta saklı meleklerin gözyaşı,
Görünmezliğimi kutsuyor
evren,
Surelerimde yaşıyorum
hem de en erken
Ölümü tehir eden Kara
meleğe hükmeden gizem.
Ünlüler kaynaşıyor
ünsüzlerle
Harfler cirit atıyor
yüreğimin akrebinde
Bir de kardığım hüznü
ekiyorum aklın rahlesine
Vakur seslenişlerle
doğuyorum
Her şiiri anne bildiğim,
Her sureyi sen bildiğim,
Her sen’i senden
sakınırken
Gözümün nuru özlemi de
dikerken yüreğe
Burkarken acılar
öylesine lime lime.
Dokunaklı telaşlarım
var
Yangından kaçırdığım
aşklarım:
Yumrularım var
dikenlerimin kanattığı
Bedellerim var belki de
insanlığımın yaralandığı.
Derlemek lazım kâinatı,
Dirliği merkez bilip
dağılmalı sure sure
Dağıtmadan yüreğin feryadını
Sükûnu dilemeli
Tanrı’dan
Sevdaların kopuk düğmelerini
iliştirmeli benliğe
Deldikçe pergel aşkın
merkezini.
Dingin göçüşler bildik
bir terennüm adeta;
Kaygan zeminler mademki
her dem benliğe bela
Şükretmeli hicazın ilk
ibaresinde
Sabrı düşürmeden
dilimizden
Karmalı benliği minik
vuruşlarla
Çatlarken nazar boncuğu
Sureler üflemeli
yüreğe,
Yorgun ruhların ölgün
feryatlarını dinlerken gök kubbe
Sağaltmalı hüznü peşi
sıra.
Zaman çok ırak bir
sancı,
Var oluşun dokusunda
çatlak bir ses belki de:
Özümsenen İlahi
aşkların mertebesinde
Sükûta davetiye yine
yüreğin girdabını
Göğe taşıyan:
Göğün konuşlu
sonsuzluğunu
Benlikle buluşturan
Ve en kahpe tezahür
özlem,
Aşka dirayet yükleyip
de sabrı körükleyen
Ateşten bir rahle
Yine indinde tevekkül
Serinde sarıklı bir
teamül:
Sırrına vakıf madem
Tanrı
Varsın gün yüzü
görmesin her ölümlü canlı.
Kardıkça aşkı beti
benzi uçuk bir mizansen;
Kovdukça aşkı yüreğin
bahçesinden
En saklı terennüm
Yine yüreğin mabedinde
hüküm süren
Bir zafiyet belki de
Kopup geldiğimiz ana
kucağı
Bağrımıza taş basıp da
Sevdayı hatmettiğimiz
gün ve gece.