Ritmi yitik bir sancı…
Varla yok arası neşeyi de ihlal eden
sanrılar…
Tetikleyicisi sair imge,
Kalıbımı basarım… demeye ne hacet
Kazan, beynimin birincil haznesi
Hele ki üstün körü bir gün olmaktan
öte
Kazanım bildiğim bunca kaybı da
Elemişken elimin tersi ile.
Gidip de dönmeyi unutan nice nazlı
yürek;
Yangınların ihbarında
Nasılsa yok bir duyan, gibilerden bir
teyakkuz ve
Sırtımı sıvazlayan kaderin güncesinde
Mahiyetinin ne olduğu kayıp bir
derleme
Yine sandıkta gizem,
Sanmadıklarımda derin bir hüzün
Kınında olsa olsa güdümlü bir lehçe
Adını anmayı unuttuklarıma nazire
eden
Yine konuğu yüreğimin sayısız
maruzat.
Bir yanım hep eksik;
Yürek de tutsak diyenlere
Derinden bir saygı
Kinayelerin uçuştuğu şu boşlukta
Hiçliğimle tokalaşan titrek kanatları
Yine pervane yetilerimi dingin kılan
O beyaz huzmede.
Bir açıp bir kapadığım gönül gözüm,
Her ürperişinde tenimin
Ölümüne sevilmeyi dilediğim garip bir
aksan,
Alışagelmiş olmayı dilemenin de çok
çok ötesinde
Harcı âlem gönlün kozasına sakladığım
En uçarı heyecanlarımı armağan
ettiğim meleklerden
Duyduğuma biat,
Kopup da geldiğim dünlerime inat
Hangi aksandan müteşekkilim de
Bir sancıdan bir sanrıya
sürüklendiğim
Her şiiri kutsal bilip
Rahmetin katında
Araza durduğum
Aşk misali onca sözcüğün vebalini de
Sırtlandığım…
Hoyrattansa ifrata kayan,
Kayıp da düşmeyi tehir ettiğim şu
kaygan zeminde
Nasıl oluyor da adımlıyorum rahmeti,
Demenin özrüne vakıf bir faniyim alt
tarafı
Hadi uçalım şiirlere,
Konalım kanatlarına aşkın
Elemin gücünden geliyor tüm ilhamım madem
Yine de şair olmaktan öte
Çok uzak bir iklimdeyim.
Şair vasfından önce aşkı şiar
bildiğim
Ömrün rahmetine doyamadığım
Andıkça anılmaya uzak kimi gönülde
Kanayan bir lehçeyim için için
Açmayı bir türlü beceremediğim bir
gül’üm;
Hele ki aksini inkâr etmek aklına
gelmeyen
Andıkça sevgiyi dirilmeyi ümit
ettiğim
Bir cesedim:
Celbim hep gönlümdeki yangın;
Sevmek ise tek maruzatım,
Ezelin hükmünden önce başlayıp
Çağları yakalayan hükümranlığında
Mevla’mın.