Ön ittifakı yapan gruplarla,
grupların kendi kişileri şunu iyi öğrenmişlerdi. İttifakı yapan güç, totem
mesleği olan üretim hareketi içindeki kolektif gayret ve çabalarının takasıydı.
Gayretin, çabanın veya şimdiki emek gücü dediğimiz sürecin önemi, grup ve kişi
ve ittifak hafızalarını kazınmıştı.
Bu şimdiki toplumun ve devletin
devamlılığıdır. Kişi unutsa devlet ya da toplum unutmaz. Toplum, toplumsal
hafızayla çalışır. Bu toplumsal hafıza kişisel değil, kolektif hafızadır.
Kişiye bağlı değildir. Kişi ölse bile kişinin kendisinden ve bilincinden
bağımsız oluşla kişinin dışındaki özne nesle koşullardan ötürü toplum hiç bir
şey olmazla yoluna devam eder.
Totem mesleği olan gayret, çaba,
gruplar arasında takas oluyordu. Ki bu taraftaki grubun gayret ve çabası karşı
totem grup eliyle kundura, kumaş oluyordu. Bir grubun "totem meslekli emek
gücü" karşı grubun farklı kullanım değeri olan totem mesleğine
karşılıktı". Kimi kişiler; bu çaba ve gayret olan çalışmanın iyice farkına
varmışlardı. Totem mesleği olan bu kolektif işi iyice düşünme etmişlerdi.
Üzerinde kafa yorup, fikir jimnastiğini yapmışlardı. Çalışma ve çalışmaları
kutsaldı. Bu tarz anlamayla kutsal oluş her şeyi açıklıyordu aslında.
Kişinin kendisi, grubu gibi
üretemezdi. Kişinin kendisi grubunun yerini tutamazdı. Kişinin kendisi, ne
kadar çalışırsa çalışsın birim zamanda grubunun çalıştığı kadar bir işi ortaya
koyamazdı. Bunun farkına da varan kişiler düşünce dalınçları içindeydi.
Kişinin kendisi grubun yerini
alamıyordu ama bunun bir yolu olmalıydı. Örneğin kişinin kendi gücünün
yetmediği hayvanları bile tuzakla, hileyle alt etmiyor muydu? İşte kişi bunun
gibi bir düşünme egzersizleri içinde olukla, grup sahipliğini eline geçirirdi.
Grup sahipliğini ve grup emek gücünü ortaya koyamayan bir kişi; farkına vardığı
büyülü grubun emek gücüne böylece ve bu yolla hükmedebilirdi. Kimi kişiler bu
tasımlarıyla, yapacağı tuzak hamlelerini düşündüler.
Kişi sahipliğine gidecek yolun
ilk şartı ortaklık olan kolektif mana gücü kutsallığını sarsıp, tartışılır yapmaktı.
Sorgulama ile ilahi iman (sözleşme-taahhüt) sorgulanır olmuştu. Bunun en
kestirme yolu ilahın demediği sözleri demiş gibi söyleyen söylemlerdi. Ya da
ilahın söylediği sözlere demediklerinden diyormuş gibi anlamlar çıkartarak o
sözleri saçma olur hale getirmekti. El bu taktiği uygulamayı iyi bildiğinden,
bu bakımdan da manaca kendisini sorgulanamaz kılacaktı.
Kolektif mana gücünün simgesi
ilahtı. Kolektifin gücünü ele geçirmenin tıynetinde olanlar ilahın önce
karşısına, sonra da ilahın yerine El mana anlayışını koydular. Bu tıyneti
gözeten El, süreç içinde gide gide grup üretim hareketinin kendisi oldu.
Böylece üretim hareketinin kendisi (dilemesi) olmakla üretim gücünün de kendisi
oldu. Artık El kolektifin sahibiydi.
Yani El bunu böyle dilemese bu
üretim hareketi olamazdı. İnsan üretim hareketi içinde bir bahane neden
olmaktan öte üretim hareketinde insanın hiç bir parmağı yoktu. Bu kısmen
doğruydu. Toprakla tohum buluşunca filiz olması ve ürün vermesi kaçınılmaz oluyordu.
Ama verim toprakla, tohuma katılan insan emeği ile toprakla tohumu amaçlı
biçimde buluşturan gerektiği kadar ürüne dek üretime dönüşmekle; grup emeği
içinde verimli ve değişilebilir emek ürünü haline geliyordu.
El'in farkında olup ta gözlerde
sakladığı, görmezden geldiği illüzyon hem grup gücü olan emekti. Hem de
emekleri değişile bilir kullanım değeri ile takas edip; emek güçlerini
karşılıklı emek güçleri taahhüdü yapan da ne topraktı; ne tohumdu. El toprağa
tohumu bitir, diyordu. Toprakta tohumu bitiriyordu! El'in dilemesi buydu! El
bunu dilemese bu olmazdı! Gerisi El'e göre bahaneydi. Adam zaten ölecekti,
kuyuya düşmesi bahaneydi(!) El mantığı ve propagandası buydu. Kolektif böyle
yok oldu.
Bu nedenle El ürünlere, tarlaya,
tırmık gibi araç gereçlerin üretim hareketi bilgisine "Maliki El
Mülk" diyerek benim dedi. İnsan emeği ile toprak ta bitirilenlere de
nimet, rızk dedi. Böylece çalışma rızk kavramıyla yok edildi. Değersiz kılındı.
İnsanlar arası ilişkilerde çalışma, yapıcı olukla göze alınmaz kılındı.
Çalışmanın önemi imanın gerisine
atıldı. İman her şeyden önce gelmekle çalışma önemsizlik kertesine gerilemişti.
Her şey çalışma ve üretmenin üzerine olduğu halde çalışmanın önemi imandan
sonraydı. Mal mülk sahipliği asıl olandı. Asıl rızk oydu. Sizin mülk sahibine
çalışmanız da sizin rızkı arayıp bulmanızdı. El rızkı istediğine verebildiği
gibi istediğinden de rızkı geri alabilirdi. El, kimilerinin rızkını da
kesebilirdi.
El ilk kısmayı kolektif emek ve
kolektif sahiplik üzerinde tasarruflar etmekle yaptı. Kolektifin sahipliğini
El, El sahip ligi üzerinde yapılan bir israf gibi görüyordu. Ve diyordu ki;
"kimin malını kime veriyorsunuz?" Söylemiyle sözler ve anlamlar bu
söylemler kertesine indi. El kolektifin değil kendi tasarrufları söyledi.
El kendi tasarrufuyla seçilmiş
kulu olan simge isimlerden birisi olan İbrahim'e, Musa'ya, Nuh'a, Nemrut'a,
Hamurabi'ye, Firavun a, Kisraya vs. bu tasarruflarını veriyordu. Hiç bir zaman
bunların olamayacak kolektife ait zenginlikler kişilerin oluyordu. Firavun, Kisra,
Hamurabi, Nemrut bu verilmişlik içinde büyüyüp olgirşin yapılara erişti. Nuh,
İbrahim, Musa taraflı El sahipliği içinde olan damar büyüyemekle bir ülkü, bir
vaat olmanın ideolojik oligarşi takipçileri olacaklardı.
Bunlar ülküyü vaat olukla
söylerken başka ağız kullanacaklardı. Ülküyü eylem haline
getirdiklerindesözleri çok değişecekti. Bu nedenle ülkücü İbrahim'in, ülkücü
Musa'nın torunları bu vaatle kendi içleride İbrahim ve Musa'ydılar (Elohimci;
acıyan yardım eden, yoksulu ve dulları koruyandılar vs.). Yehve ile Süleyman
Devletine gelene kadar da başka El'in sahiplikleri içindekilere Sauldular,
Davuttular Süleymandılar. Davranışça Nemruttan, Firavundan hiç bir farkları
kalmayacaktı. Arzı mevud onların nasibiydi. Kişmse karışamaz olukla bu sahiplik
dokunulmazdı. Kutsaldı. Bu sahiplik adına ypılacaklar yeğdi.
Tarih bilinci geri bağlanım
yasalı oluştu. Toplumsal hukukun, toplumsal bilincin, toplumsal üretimin,
toplumsal ittfakın, toplumsal mirasın vs.nin entegrasyonun toplumsal bağ
enerjisini, oluşuyordu. Ya da bunlar toplumsal bağ enerjisinden kaynaklı
belirmelerdi. Bu nedenle totem dönemin hukuku değil tabuları vardı. Ya da
totem, sadece sosyal hukuk içerenli olur tabulardı.
İttifakı sentezlerin nesnel
anlamalardan ötürü daha somut ikinci bir üretim hareketinden oluşan hukukları
vardı. Bu hukuk gruplar arası değiştirme değeri ortaya koyan süreçle analam
edilen bir ittfak içi hukuktu. Totem tandaslı olan sosyal hukuk ta, ilki anlamı
üzerine üretim hareketi olan yeni durumlu belirlenmeyle biçimlenip ortaya
konuyordu. Bir grup diğerine "sen bana mısır üreteceksin" derken
mısır üreten grupta ona diyordu ki karşılığında sen de bana "çarık
(kundura) üreteceksin".
İşte bu sözleşme sözlü hukukun
yasasıydı. Üretim hareketinin bu giriştirmesi grupların sosyal hukukunu da
böylece karşı grupların sosyal hukuku gibi de olmuştu. Birbirinin elinde ve
birbirinin totem mesleği tasarrufunda olanları yemeyenler artık birbrinin
elinde ve birbirinin totem mesleği içinde olanları yiyorlardı.
Bir şeyin bir şeye karşılık
olması denge ve eşitlikti. Bir sektör grubun emek gücü; karşı sektör grubun
farklı kullanım değeri denk ve denge oluşun eşitliğiydi. Dinamiğin içinde
bunlar gelip geçici değişken reostalardır. Üreten emek güçleri nedenle bu sözleşme hukuka; hukuk ta üretim hareketi
reotalarına etk ediyordu.
Bu bir yansımahareketiyd yansıma
hareeti bağıl yansımayı ortaya koyardı.Yani üretim hareketi hukuku etkileyip
oluşuyorsa hukuk ta bu bağıl hareketle üretim hareketni etkileyip değime
dönüşmeler ortaya koyduracaktı.Yanı bağıntı ortaya çıkmışşa bağıl hareket ile
etkileme ve etkilenme kaçınılmazdır. Bu da sosyla grup içine de yansıyordu.
Üreten hareketli yasanın temeli
şudur. bir grubun emek gücü karşı grubun farklı kullanımlı emek gücüdür. Bu
süreçhem zorunlu hem ittifakı zorunludur. Her bir kişi ya da grup emek gücü her
bir kişi ya da grup ihtiyacının karşılanmasıyla tüketime denk olup; yarın yine
üretim hareketi içinde olunacağından birikmiş olması bir anlam ifade etmez.
Siz, elli somuna bir kundura üretiyorsanız.
Kimse sizin üreteceğiniz ikinci
kunduraya aynı gün ikinci bir elli somun üretmez. Çünkü somun üretenin aynı gün
ikinci bir kunduraya gereksinmesi yoktur. Ya da sizin ürettiğiniz ikinci
kundura "sözleşilen bir üretim karşılığı olmamakla" kullanım değeri de
olsa değersizdir. İlk kunduranın belli bir kullanım süreci içinde ikinici
üçüncü kunduranın kullanımı cari olamayacağından karşılığı da üretilmemiş
olmakla elinizde patlar (öyle olmalı).
Çünkü ona somun verecek ikinci
bir kişi grup yoktur. Bu nedenle böylesi bir birikmiş malların rant, kira,
amortisman vs getirip ittfak etmiş emek gücü yerine fnansman olmaları başka bir
oyun ve sömürü olmakla pskolojik durumlar ve mahrumiyet içine konulan kişilerin
mahrumiyetinden yararlanma olukla sürekli onların emek güçlerinin
cukkalanmasıdır.