yitik kentler gibi sahipsiz ve de yalnızım
kaldırın beni düştüğüm yerden
kirlenmeden içimin kar beyazı gri şafaklara öylece bırakın beni
serin üstüme gerçekleşmeyen hayallerimi
ürperen bir yaprağı öperken dalından seher yeli
iğde ağacı boyunca…
*
iğde çiçekleri açar ellerinin değdiği her yer göklerden yere, son cemre diye atılmış
hasret sabahlarımın umut saçan gün ışığı
ay ışığısın sevdalı gecelerimin sinemde eflatun bir hüzün gün batımlarına vurur bakışların
her akşam hep yüreğime batarsın
*
en yalın ateş kıvılcımları benim adımı bilir
yorgun kabuslardan çıkıp gelen yolcuları ağırlar ruhum
hiç bir şey yapamamanın derin azabıyla yaşıyorum
ayrılık ezgileriyle bileniyor düşünceler
boşluğa dökülen iğdelerin vaktidir şimdi
her şey yağmalanmış …tarumar edilmiş
*
ince bir yağmura yakalanır sokak iğde ağaçları uyanır uykusundan
hiçin her şeye, her şeyin hiçbir şeye karıştığı
gurbete yakılmış türküler kadar derin…
yürür iğde mevsimi
rüyadan hayale, hayalden düşe
*
alnımın ortasında iki ateş su
bazen birkaç damla yağmur damlası
yanaklarıma dokunarak düşüyor yere
iğde kokan caddelere sürgün
kanıyor ateş ateş eriyerek
yüreğim cayır cayır
buğusuyla tütsülenmiş firari umutlar yüklenirim
iğde dalları boyunca eğilip bükülerek
*
avuçlarımda bir çiğ damlası
her yer yanıp kül olmuş
havada kanat vuran serçeler yitik
kıyıda kalmış metruk bir iğde ağacıyım
en uzaklara iğde yaprakları döküyorum
yitip gidiyor acının en kırılgan zamanı öncesiz ve sonrasız
tenhadan en tenhaya
*
yalınayak koşan çocukları gibi koşabilseydim sana kaderim yazılı kaşlarının karasına
içimde yakarış olurdun
akışlar sana ,sen yokluğa…
sonbahar …sonbahar
upuzun dökülür ,düşer iğde yaprakları bir damla yaş gibi sıcacık
usulca topluyorum sensiz geçen uykusuz geceleri...
redfer