Fakat siz, ışık derken; belki de göze göre aydınlanma olan bir
durumla ışıktaki sınırlı bağıntıyı kast ediyor olabilirsiniz. Karanlıkta
korkmanıza göre karanlık ve korkma hissini ışık durumu içinde sınırlı sonlu
etmekle ışığın saniyedeki 300 milyon metre hızla devinme kullanımına
kapalısınızdır. Korkunuz karşısında ışığın hızı ondüleli (ya da kırpışan rıpıl
veya dalgalanma) olması; sizin için hiç bir önem arz etmez. Yine ışığın birçok
özellikle olması, sizi hiç ilgilendirmiyor demektir.
Işığın aydınlık vermesi gibi belli bir skaler büyüklüğün
özümleme süreçli enerji düzeni içinde olmanız nedenle; ışık içinde olup ta
sizin kapalı olduğunuz diğer birçok özellikler; süreklilik içinde olan hayatın
ve varoluşun; çok umurundadır. Bu nedenle varoluş, sizin keyfinizin üzerinde
olmakla; sizin kendinize eşrefi mahlûkum demenizle bağıntılı değildir.
Siz, sizin dışınızda sürekli olanlara; duygu, adalet gibi
kavramlarla bakamazsınız. Hangi enerji düzlemi içinde patlayan, çatlayan, büzülen,
genleşişle rahatlatan; ısınıp soğuyan; frekansın frekansla senkronu gibi nasıl
bir adaptasyonla olduğunuz gerçeği, süreklik için önemli ve kaale alınırdır. Bu
kabil zorunlu oluklar karşısında hiçsiniz. Siz gerçeğin dışında duygu ve
anlayışlarla olduğunuz da gerçeklik sizi kaale almaz. Siz karşılığı olduğunuz skaler
büyüklüğün kararlı olan enerji düzeyini korumakla hem halsiniz.
Enerji düzenlenin süreçlerinin, birçok biçimde; birçok
parçalı olaylar üzerinde ve birçok düzenlenin süreçli enerji düzeyi olmakla;
enerjinin akışı vardır. Sizin de enerji düzenlenin süreçlerine zaman mekân,
devinim gibi avatar kalıplarınızı oluşmanız vardır. Türünüzle hayatınız vardır.
Tür (kolektif) dışında hayatınız, olası değildir. Öyle olmasaydı sitokrom C
geliştiremeyen o canlı ile tür hayatı son bulurdu. Sitokrom C geliştiremeyen
birey ölürken; sitokrom C geliştiren birey bu özelliğini döle aktarmasıyla
türün yaşamı sürer.
Yeni özellikli özümleme süreçlerinin yeni senteziyle hayat,
işlerlik bulur. Demir kalsiyum. Potasyum, sodyum vs. düzeyde enerji durumlu;
enerji düzelenimle ve enerji harcaması yapamayan süreç de bu enerji düzenleri
içermeli sentezi var oluşları içinde alan bağıntı bir girişme ortaya koyacaklardı.
Hayatın, bileşiklerin, sentezin zorunlu bir enerji düzelenimle
olan enerji harcama ve enerji akıtmalı kesikli sürekli olay ve süreçlerin
inşaca süreklilik devinimiydi. Eş deyişle demirin enerji düzenlenişi her tür
enerjiyi üzerinde akıtmağa olanak tanımamakla bir sınırlı oluştu. Demirin
kullandığı enerji düzeni her demir süreçlerine yetmez olacakla demirin kendi
var oluşu kendisini sınırlayacaktı. Demirin enerji düzenlenin düzlemi de belli
enerji düzeyli akışa izin verip, belli tür enerji akışlarının demir üzerinde
dönüşmelerine kapalı olmasıyla, demir de belli bir özümleme sürecidir.
Demir ve oksijen sentezi birleşme ayrılma oluşla, hemoglobin
yapılar olup; alyuvarlarda oksijen düzeyini transfer etmekle yeni özellikli
yeni enerjili düzlemi, oluşmaktadır. Aslında elektronik te budur, canlı cansız
hiç bir süreç te bu durumdan muaf olamaz. İyi de demirin kullanmadığı; demirin
üzerinde akıtamadığı çok daha fazla enerji dışarda durup duran bir akış içinde devinim
olmasıyla çevrenin baskı ve basıncını da oluşmakla ortamı (demiri, bendini)
zorluyor; ortamla zorlanıyordu.
İşte Alüminyum gibi bir enerji düzeyi demirin akıtamadığı enerjiyi
akıtmakla yeni bir var oluşun olay ufkunu ortaya çıkarıyordu. İşte elma da,
armut ta, tavuk ta, ot ta, koyun da, insan da mikrop ta farklı düzeyli enerji düzenleşimiyle
kendi varyasyonlarını da oluşmakla akışın farklı düzeyli enerji akışlarını
üzerinde akıtan özümleme süreçleriydi. Bu durum-süreç genelin özelleşmesiydi
(parçalı olmasıydı). Parçalı ıra, genel de olmakla; parçanın genel özellikle olmasıydı.
Karbonun demir olukla sağlayamadığı enerji akışını, karbonlu demir olan pik demir
tarzlı düzenlenin içinde akıtma müşterekliği (kolektif ya da ortaklık) olukla ortay çıkar.
Özümleme süreçli ortak var olurlu atomdan, demirden,
molekülden, taştan, bitkiden, insandan, yağmurdan buluttan vs. içinde gerçekleşen
tüm durumlar, varlığın her aşamasını (başlangıç koşulu olan geri bağlanım
oluşu) içeren bir durumdur.
Düzenlilik (ya da düzenli oluş), en az enerji tüketimi içinde
özümleme süreçli var oluşların sonunda boşalan enerji ile milyarlarca çeşit var
oluşlar içinde enerjisi atığı şeklinde boşaltımla israfa dönüşür. Enerji
dönüşümüyle; israf arasındaki gerçekleşen olay ve hayatın akışı olan dönüşüm
kurallı süreçler içindeki israf; israfa değerdi. İsraf; entropi oluşa göre var
oluştu. Eş deyişle olay, olgu ve hayat
gibi parçalı süreçlerle israfı ve entropiyi ortaya koymasaydı, süreç entropi
olmaya değmezdi.
Şunu da söyleyip bu bahsi burada kapatayım. Siz neden
yazarsınız? Yanıtınız içinde verilen karşılıklar içinde âşık olduğunuz için de
yazdığınızı söylemenizin hiçbir sakıncası yok. Ne âşık olmak için yazılırdı. ne
de yazıldı diye âşık olunur. Elbette âşık olan da yazacaktır. Yazma iletişimedir.
Siz bu düzlemle aşkı iletişimsiniz vs. Ama temel neden aşk değildir.
Genel olana göre aşk gibi özel durumlar, arazlardır. Tali ya
da vesile nedenlerdir. Oysa aşk olmasa da yazmak zorundasınız. İnsanlar âşık
olduğu için yazmak için yazıyı bulmadılar. Yazıyı bulmuşlarken yazı ile
aşklarını da yazmışlardı. Yazı ve süreçleri; toplumsa bilgiyi kodlama,
depolama, aktarma kalıtımının taşıyıcıları içinde olan sosyo toplumsa kalıtımının,
nükleotidleridir.
Yazı sosyo toplumsa kalıtım olan sürecin de materyalidir. Toplumun
diğer kalıtım taşıyıcıları yazı kadar olmasalar da kalıtımın günlük işleyiş
içinde kalıtımın söz ve gözlem olukla yansıma etki olması da pek gerçektir.
Demek ki kalıtımın, kalıtım olması için baştan beri ve süren
durumla akışlar yapması içinde her yerde illa da bir DNA aramayın. İşin özü
kodlana bilirliktir. Başlangıçta kodlana bilirle neyi ortamda bulup ta neyi en
az enerji sarfıyla kompleks (entegre) olacak bir süreç edebiliyorsanız, onu
kullanacaktınız.
Bu söylem şu demek te değildi. Her durumla, başka DNA şartları
olası olabiliyor diye de biz de DNA yeteneğinden, vaz geçmeyecektik. DNA
kutsamalarıyla bilmenin, bilimin ve bilginin önünü tıkaçlar olmayacaktık. Şöyle
söylersem belki daha anlaşılır olurum. DNA kutsamasıyla da bir yerlere varılıyor
ise elbette vardığın yeri vardığın araçlarla anacak ve vardığın araçlarla söyleyeceksin.
Ama yarın da sanki o DNA üzerindeki, o kutsama yokmuş gibi kendini sürecin akış
bağıntısına vereceksin. Ve süreci kutsanmasıyla
değil, kendi bağıntılarıyla anlam ilişkilerine ve düşünceye çevireceksin.
Aksi halde DNA kutsamasıyla vardığınız yer sizi kendi kendisinin
kutsanması olan düşünceler çıvlaması içine sokar. Her öğrenme ve her vargı,
yeni bir düşünme ve anlama mantık silsilesi olacağından; süreci DNA ile değil
de o vardığınız kutsamayla düşünürsünüz. Kutsama olan düşünme de kendi yansımanın,
yansımalarını verir. Yansımanın
yansıması olan kutsama da hiçbir zaman DNA’yı ele veren gerçek bir bağıntı
olmamakla, sizi süreçte koparacaktır.
Böylece bu kopmayla sürece yabancılaşırsınız. Şu şey nedendir?
Dendiğinde siz; elinizde kalan şeye de “Şu şey El’dendir” diyeceksiniz. Ya da o
şeyin kutsanmasında ortaya çıkan zorunlu sonucuyla o şeyin bilgi olması
yaklaşımı içinde sizin tutumunuz o şeye de “Şu da Allah’tandır” demek
olacaktır. Veya “hayır sadece o şey değil,
her şey El’dendir” diyeceksiniz. Belki de El yerine; “sadece o değil“; “her şey
Allah’tandı” der, olacaktınız.
Bu söylem ve düşünceler ne bilgidir. Ne bir şeye başlangıç
olmaya referanstır. Ne de neden? Sorusuna karşın suyun hidrojen, oksijen
bağıntısına bir ilişkindik devinmesi olacaktır. Bu ilişkindik bağıntısını ortaya koyamadan da;
sınırlı tesadüflerin dışında bu alanda hiçbir devinme bilme, bulma bilimsel
akıl yürütme başlatamazsınız. Başlattığınızda da o kutsamasını yaptığınız
vargının bağıntısını bulamazsınız.
İnsan kendisini eşrefi mahlûk olmakla kutsar. Eşrefi adalet
olukla söyler. Eşref ligini olaylara referans olukla söyler. Kendisine eşref
diyeni de adaletle tanımlar. Böylesi bir adalet ve eşref kutsaması içinde
insanın neden koyun gibi eşref olmayana bir muhtaç lığı olduğunu izah edemez. Aslanla
aynı koyunu yemekle eşref olma aslandan insana mı geçmişti? Koyunun insan
tarafından da aslan tarafından da yenmesi olan adalet, koyuna göre adaletsizlik
olmakla ins adaletli dediği adaleti de El ile izah edemez.
Hayat ya da enerji inorganik süreçler gibi organik süreçler
üzerinde de akmaya başlamıştı. Siz de bu organik süreçler içinde tuzaklanmakla gizlenen
enerjiyi açığa çıkaran; açığa çıkan enerjiyi aynı yolla kendi üzerinizde
depolayan enerji düzenlenişi içinde olmanın özümleme süreçleriydiniz. Bunu
yenme olukla izah eden sizsiniz. Oysa hidrojen ve oksijen kendi üzerlerinde
tuzaklanan enerjiyi; su gibi sentez durumlu yeni enerji düzeyi içinde, yeniden
depolarlar. Bu olaya birbirini “yeme” olukla, bakmazlar.
Özümleme süreçleri içinde enerjiyi bin bir kılığa dön derip entropi
etmeden önce (yok etmeden önce) başka bağıntılar girişmesi koyun insan
salatalık olukla evrene salıyordunuz. Özümleme süreciyle açığa çıkardığınız kontrollü
enerji görme, duyma, tat alma, acı duyma, düşünce üretme, devinme olukla söz
gelimi ağaca çıkma, kayak kayma hazlarına dönüşmekle her bir özümleme süreciyle
yapacağınız tüm özümleme süreçleri boyunca; bunlar size, siz de yaşamış olma
mana algısına dönüşüyordu.
Dikkat edin özümleme süreçli yaşanmışlıkların tümü; enerji
elde etmekle genel süreci akışlı etmektir. Hapşırmanız da dâhil bunlar, türlü türlü
enerji sarfı devinmeleridirler. Bir enerji sarfı ve enerji akışı olan kaşınma,
düşünme, duyma, ekşime, kızgınlık vs. gibi enerji boşalmalı yüzlerce
devinmeleriniz içindeki artarda durumla olaylar, olgular oluşmaktadır. Bunca olay ve olgu belirmeli tekrarla biriken
süreçler sizinle geçmekle yaşanan zaman algılarınızı oluşuyordular. Sizi aslan
değilse çürükçül yiyordu.
Size de süreç; bunları yaşamış olmanızla yaşamdan tat almış
olmanızla birlikte size yansıyordu. Kısaca “her şey ondandır demek “ sadece bir
inançtır. İnanç ta yanılmadır, o kadar. İnanmakla hiçbir başlanış referansı
elinizde kalmaz. Elinizde olan inanç ta size bilim, buluş yaptırmak yerine her
şeye âmin dedirtir.
Böylesi bir başlangıç referansıyla üretmeyen, buluş
yapamayan kişiler olukla sömürü ve cehalet tuzağına düşersiniz. Her şey Allah’tan
deme postulatının ikinci adımı “Allah’ın işine karışıyorsun melun” demek olacaktır.
Üçüncü, beşinci ve onuncusuna da konumuz bu olmadığı için girmiyorum.
Şimdi siz hem her şey Allah’tan diyeceksiniz; hem de su 2
hidrojen bir oksijendir dendiğinde o da Allahtan diyeceksiniz! “Her şey
Allah’tan” demekle zaten her şeyi biliyor olmakla; bilme işini bitmişsinizdir!
Artık sizin için bilememe diye bir şey yoktur! Şu şey neden? “Onu bilmeyecek ne
var: O şey Allahtan? Pekiyi o neden? “O
da Allahtan”. “Pekiyi o niye öyle?
Hikmetinden sual olmaz.
Artık her şey; bilgi, öğrenme, merak etme, sorgulama,
sorumlu olma vesaire her şey biter. Cinayeti bile siz işlememişsinizdir. “O da
Allah’tandır” Bu tarz bilme ile bilgiye yönelmeniz bağlamında tam bir sükûnet hâsıl
olur. Kısa yoldan bilmemenin verdiği enerji sarfı olan tedirginlikten; enerji
sarfı olmayan sükûnetle istikrarlı olunan kararlı olma durumuna geçmişsiniz
demektir.
Siz sanmayın ki su 2 hacim hidrojen bir hacim oksijendir
dediğinizde bunu merak edip araştıracak. “O da Allah’tandır” demekle bilmeye
konu olmayacaktır. Mümin her şeyi Allah ile bilir. Daha üstelerseniz “Allah’ın
işine karışmakla”; “müminler ile müminlerin bilmeleri olan inanç ve imanları
arasına Allah yerine nifak sokan münafık iblis”, olursunuz. Mümine göre zaten o
da Allah’ın işi olmakla yeni bir bilgi yeni de olmayacak, yeni bir bilgide
olmayacaktır. Girilen kulvar içinde kulvar değil, çıkarımlar yanlıştı.
Oysa insanın toplum içinde olup bitenleri, inşaca bilişim
olukla geleceğe aktarma hedefini kendisine temel tutum yapan hareketleri,
nerden geliyordu? Toplum bir sistemdi.
Sistem; çevrimler bilinci ve çevrimler belleği olukla, her gün tekrarlarından
oluşan depo aktarımlı hafızaydı. Kişi unutur. Kişi ölür. Ama toplum unutmaz.
Toplum; kişinin ve kişilerin dışında, insan türüyle süreklidir.
Eğer devleti yöneten onlarca kez “ben aldatıldım diyorsa”
ben bir şey demiyorum. Beynim yanıyor. Bu söylemler ancak doğruluğu, backgroundu
ve bilinci olmamakla beyin yakar. Devlet
(toplum) kişinin bilmesi değildir. Toplum, sizin yöneticiniz her şeyi
bildiği için de üretiyor değildir. Bilmemek hem en az dış dünya ilkesiyle
yalıtıma olan enerji düzeninin içine dıştan kaos ithal etmemesiyle sınırlı
oluştu. Hem ömrünüzle olanaklı değildir.
Ali’nin bilmediğini Veli ve diğerleri bilir yapar.
Bu nedenle Ali ve Velilerden oluşan kolektif yanılmaz kolay
kolay aldatılmaz. Üretim sizin yöneticiniz yokken de vardı. Bilgi sizin
yöneticinizden önse de vardı. Sonra da var olacak. Toplum kişilere ve kişilerin
bilgi bilinci ile yanılmasına endeksli değildir. Üretim hareketi yöneticinin
bilip bilmemesine göre endeksli değil toplumun bilincine göre endekslidir.
Bir yönetici “beni aldatılar” derse; aldanan yönetici değil
toplumdur. Demek ki toplum aldanmayacak kadar hafızasını ve kalıtım materyalini
oluşturamamıştır. Yönetici kendi bilinciyle değil bir toplumsal çevrimin hazır
edilmiş koordinasyonlu işleyişine nezaret edişle yöneticidir. Bu nedenle yöneticinin
aldanma ve cahil olma mazereti olmaz. Danışmanları hükümeti, meclisi, kamuoyu
kesimleri bilecektir.
Çevrim zaten depo ve kalıtımsal miras bilgidir. Toplumun
işleyiş yasasıdır. Neyi, nasıl ve neye göre; kimler tarafından ne şekilde vs.
işleyişse olmakla belirlenmiş olması sizin ya da yöneticilerinizin aldanmamasıdır.
Çünkü toplum zekâsı kişi zekâsı olmayıp kolektif zekâdır vs. Böylesi bir söylem
aslında şecaat arz ederken sirkatin söylemektir (masumluğu söylerken suçunu
itiraf etmektir).
Bu nedenle sizi yönetenler, elektroniğin e’sini de bilmese
de, elektroniği duymasa da, elektronikten; mühendislikten, tıptan vs. anlamasa da
toplumun kalıtım materyali içinde ki elektronik gen mühendisi ile toplum
bilgisayarı; akıllı telefonu üretir. Yönetici çıkıp ta ben elektronik bilmiyorum.
Bu nedenle android telefon yapmamakla aldatıldım, üretiyorum, beni
kandırıyorsunuz niye demez acaba?
Toplum, kişinin belleği değildir. Kişinin yeteneği
değildir. Kolektif bellek ve kolektif
yetenektir. Eğer toplum unutsaydı, yarın üretemezdi. Üreteceğini bilmezdi. Bu
nedenle unutmayan çekirdek asitleri değildi, sistemdi.
Neden merak sarıp; merakınızı biriktirip kişilere
anlatırsınız? Kısaca siz enerji yükü stresle enerji dolup boşalması olukla; DNA
ile vardığınız vargı nedenle toplum içinde toplumun üretim hareketinin kalıtım materyali
olduğunuzun farkında bile değilsinizdir. Bunu ortay koyan şartlar geçmişte atmosfer
filtresi olmakla günümüzde de toplumsal frekanslı enerji düzeninle bir korunum
yasası gereği içinde siz korunum yasasına bu şekilde bir bağ etkiyle katılım
veren toplumsal nükloitlerdiniz.