Bir totemi topluluk içinde iki, üç tane farklı totem grup
olamaz. Bu, grubun kendi dışındaki alan etkisi nedenle bir sınırlanmadır. Bir
totem grubun aynı ya da benzer tarım sal üretimi yapması da totem grubun dış
süreci yanında kendi içinde nüfusça sınırlı olmasıyla da olası olamazdı. İlk
ittifakları başlatan süreçler içindeki ilk etap içinde de kolay kolay aynı
ürünü üreten totem gruplar da olamazdı.
Ön ittifak içinde iki üç beş tarımcı grubun olması demek;
totem grubun sınırlı sonlu olma yasası gereği sınırlı sonlu bir üretim
kapasitesi nüfusuna sahip olması demekti. Siz bu yasa ile ittifaka girersiniz.
Bu sınırlı üretim kapasitenizle iki üç beş türlü ürün takasına girdiğinizde
sınırlı tarım ürününüz takas yaptığınız grubun nüfusunu beslemeğe yetmez. Bu
kez takas süreci krize girer.
İşte böylesi bir takas kiriz karşısında birkaç tarımcı grup;
ittifak içine alınmakla tarım sektörü oluşur.
Sektör kaş türlü takas ürünü olursa olsun o nüfusu besleyecek kapasiteye
ulaşır ve çeşitlenen takas ürününe katkı veren nüfusun doymasıyla sınırlanır.
Totem grubun kendi dışındaki nedenle sınırlanma olan yasa; ittifakı olan üretim
hareketiyle aşılır.
Totem alan içinde sınırlanan süreç; üretim hareketiyle
sınırlarını dıştan bağıntılı gruplar arsı üretim süreçleri takasıyla
genişletip; bu bağıntı içinde yeniden sınırlar. Aynı tür totem meslekli
grupların da ittifak içine alınması bir totem grup mesleği gibi üretim
hareketini sektör hareketine dönüştü. Bu nedenle bir toplumun birçok tarımcı
grubu içermesi böylesi sektör içi entegreler olmakla ittifaklar içinde olası
olmuştur.
Totem meslekleri bir grup içinde nüfusa denk düşmeye göre
çevrim oldu. Aynı mantık gruplar arası nüfusların da girişmelerinde de zorunlu
bir geçerliliğin sınır akdi oldu. Karşıdaki gruplar için buğday üretiminin
yapılması için ittifak içinde karşı gruplarla; kundura, saban, silah, kumaş gibi
birçok üretimlerle birçok nüfus vardır. Büyümeniz de sınırlanmanız da bu üreten
hareket girişmesiyle oluyordu.
Buğdayı, kumaşı, üretilmeyen kişi tüccar hiçbir şeyin
ticaretini de kârını da yapamaz ve dahi es kaza kişi üretimini ticaretini
yapsa; bu kez araştırma geliştirmeye vakit ayıramaz. Olukla üretim hareketinin
kolektif olan zorunlu pozitif yanı; daha
çok kişisi negatifliğe kaymaya karşı kapalıdır. İttifak entegresi bin birimse
her bir sektörü bir kişi kabul edersek yoğaltılan emeğin sizin tüketiminiz
dışında kalan 999 kişiyle 999 birim olacağından (999 liralık olacağından) bir
üretim tüketim nesnesi paylaşımı içinde olunacaktır.
Bunca zorluklara rağmen köleci sistem içinde kabaca bir takas
içinde olmakla yumurtasını takas edecek kişi; kundurasını takasa sokanla
karşılaşır. Ama kundurasını takasa sokan kişi pantolon arıyordur. Pantolonunu
takasa sokan kişinin de mızrak arıyor olabileceği durumla sık sık karşılaşılır.
Kâr mantığı bu süreçleri de kullanır. Köleci süreç geri bağlanım yasasını
çağıran süreçler gereği zaten olmaması gerekişle sürecin öznel gayretlerle
enfeksiyon edilmesidir.
Geri bağlanım yasasına göre İlahi dönem hukuktu. El dönemi
hukuksuzluğun hukukuydu. Şimdiki süreç El döneminin uzantısı olmakla bir yığın
hukuksuzluğun hukukudur. İşte köleci ve kapitalist sistemlerin de içinde
oldukları üretim hareketi, geri bağlanımla temel üretim hareketidir. Bu temel
üretim hareketi kapitalist sistem içinde ihtiyaçlı sektörler hareketi
karşılaşması yapanları karşılayanlar bağıntılı entegrasyon olma sorunundan çok;
kazancı, kârı, rantı çok olan kâr hırsı ruhunu buluşturur.
6 x 8 = 48 olmakla 6 kere sekiz koşulu içinde 48 sonucunun
47 olmaya (zarara) ve 49 olmaya (kâra) kapalı olması gibi üretileni ulaştırma
işi de temel hukuklu üretim hareketi içinde vardı. Ulaştırma işi de kâr olaylı
ticaret türüne kapalıydı. Tüccarlar kârı olup olmadığı için ulaştırma
yapmıyordular.
Ulaştırma üretim hareketinin zorunlu bir parçasıdır. Ama kâr
yapma, kazanç elde etme süreç içinin zorunlu bir parçası değildir. Takasın
yapılması için gruplar ürünlerini sunu yeri olan tapınak ta takas için buluşturuyorlardı.
Kazanç olgusu üretim hareketinden önce ortaya çıkmamıştı. Ki
kâr ürünü ulaştırma işi olukla belirlemiş olsundu. Kâr üretim hareketi içinde
de ortaya çıkmamıştı. Takas esnasında da ortaya çıkmamıştı. Yani ne ulaştırma işi
kâr için yapılıyordu. Ne de ulaştırma işini kâr ortaya koyduğu için ulaştırma
vardır. Yine ölçümüz şudur. Üretim hareketi bütünlüğü içinde nasıl tarla,
tohum, alet, emek, kolektif bilgi varsa; ürünün ulaştırılması işi de üretim
hareketinin ayrılmaz bir parçasıydı.
İnsanlar kârı yediği gibi tarlayı, aleti, bilgiyi, bağı,
bahçeyi, tırmığı, ulaştırmayı yiyemiyorlardı. Yiyecek, giyilecek vs. bir üretim
hareketi ortaya koyabilmek için bu zorunlulukları yapıyorlardı. Bu zorunluklar
üretimi ortaya koydukları için bunlar sürecin tümünü oluşturuyordu. Kâr üretimi
ortaya koymuyordu. Zorunluluk değildi. Üretimim oluşan sürecin parçası değildi.
Kâr yapacağım diyen bir kişi, haliyle taş yemek zorundaydı. Kâr yapmak;
“tarlada izi olup, harmanda yüzü olmak” değildi.
Bir sektör hareketi olan üretim hareketi içinde; ulaştırmayı
tüccar kılan kişi kendi yaşamını ortaya koyacağı diğer zorunlu güdülerini
karşılayacak olması nedeniyle; güvenlik, sağlık, buğday, buzdolabı gibi kullanımların
karşılığını üretmiyordu. Ama tüccar
üretmiş gibi de o kullanımlardan yararlanmak istiyordu. İşte kârın altında
yatan neden ve oyun buydu.
Oyun, üretmeden yemekti. Üretmeden kâr yaparak yemek.
Üretmeden istifleyerek, karaborsa yapıp; ondan alıp Ali’nin külahını Veli’ye,
Velinin külahını Aliye’ye giydirmekti. Ondakini alıp ona veren el
değiştirmelerin bedava kârıyla yaşamını sürdürmekti. Tüccar üretimi üretmekte
değil parayla gördüğü için satmak için aldığı ürünün sanal değerini artırmıştı.
Üretimin başlangıcında satmak için üretmek diye de bir mevhum da yoktu. Bunlar
tümden köleci sistemle, oluşan sömürü dilidirler.
Kar mantığı gütmeyen üretim hareketi içinde sağlamalarına
denk düşen üretimler nedeniyle tüccar; bu farklı kullanım değerlerine karşı,
kendi emek gücünü bu ulaştırma işine karşılık olurla hasrediyordu. Burada hiçbir kâr kazanç bilgisi de yoktu. Kolektif
hareket, karşılıklı mütekabiliyettir.
Ulaştırma ve takas kâr, kazanç için değil “karşılıklılık
ilkesine” göre ortaya konmuştu. Sektör hareketi karşılıklılık içinde bir
gelirdi. Kâr, kazanç gelir değildi. Sömürme, aldatma hileydi. Bir liralık
gerçek değiştirme değerini 15 kuruş fiyatla alıp; iki liraya fiyatla satmanın
El hukuklu yoldan serbest piyasa haydutluğuydu. Haydutluk ta sınır tanımamaydı.
Kolektif üretim hareketinin temeli neydi? Sürecin kolektif
başlamasıydı. Diğer bir sebebi de Bir kişinin ya da bir sektörün kendi emek
zaman çalışması içinde karşılık olan diğer, emek ürünlerini üretememe ile
oluşan bağıntı akitti. Kişinin kendi meslekli emek zamanlı çalışması içinde
olmakla; kendi başına ya da bir günle sınırlı çalışmasıyla diğer
gereksinmelerini sağlaması olanaksızdı.
Üstelik kişinin kendi iş uzmanlığı bu nedenle diğer işlere
ister istemez kapalıydı. Bu nedenle ne kişinin çalışması kişiseldir. Ne de
kişinin diğer ihtiyaçlarını karşılaması kişisel olabilirdi. Karşılıklı eylem
olma içinde bağ ve bağıntıydı. Üretim de, tüketim de; tüketime konu olan
nesneler de kolektiftir.
Siz, ürettiğiniz buğdayla yüzlerce kişinin karnını doyuramıyordunuz.
Ama yüzlerce kişinin Mars’a gönderdiği bilgiden ya da yüzlerce kişinin ürettiği
akıllı telefondan işte bu kolektif üretim ve kolektif tüketim sayesinde
yararlanmanız olası oluyordu. Ama Mars’a giden, android telefonu size kullanma
yapan yüzlerce kişiyi de doyurmak zorundaydınız. Sinerji buradaydı.
Mars’a siz gitmiyordunuz. Mars’a siz gitmeyecektiniz.
Toplumunuz üzerinde türünüz Mars’a gidecekti. Kolektif olan türsel oluşu da
içerir. Oysa kişisel olan kişisel olanı; yalnız kendisini içerir ile ben derdi.
Siz kişisi çıkar oluş üzerinde kolektifi yok sayarak; kolektif bağıntılı
sinerji ile ürettirip ama bu sinerjiyi yok sayarak (ortaklar tanımayışla)
ortaklık eylemli sonuç üzerinde kâr diye ticaret diye kazanç diye ali cengiz
oyunları oynuyordunuz.
Kârı ortaya koyacak üretim nesnelerinin, psikolojik ve
sübjektif satış-kazanç talebini oluşturuyor olmakla karaborsa yapıyorsunuz.
Tüketici kişilere bir emeğine karşı başka emeklerin olduğu realitesi
unutturulur. Kişiler karaborsa etkisiyle yarın bulamayacağım diye ihtiyacından
fazlasını alıp bu kez de tüketiciler istif etmekle mal kıtlığı ortaya konur. Bu
da kıt olana göre üretim arzı olur! Fiyatlar yükselir. Piyasa bu tür sistem
dışı yapay süreçlerle kontrol edilir. Kapitalistler sistem dışı mana
anlayışlarını üretim hareketi içine intihalleriyle meşguldürler. Şimdi de El
hakkını; teşebbüsün hakkı kılarlar.
Yarın bulamayacağım korkusu piyasayı ve ticareti, fiyatları
belirlediği ortam içinde bu olup bitenler yüzünden para; böylesi bir ortamda
takas kolaylığını sağlamak için bir değiştirme değeri olukla ortaya konmuştur.
Paranın üretim hareketi içindeki kronolojisi üretim hareketinden çok sonradır. Oysa
takas ilk üretim hareketi içinde bulunmama faktörü ile değil aksine karşılıklı üretme
işi oluşla vardır. Yani üretimin aşama aşmasıyla ve üretimin üreten, ürettiren
parçası olmakla vardır. Farklı olan
kullanım değerlerinin değişilmesi nedenle; farklı kullanımlı tüketim
değerlerinin oluşması ve tüketim ile birlikte vardır.