Dokunulmazlığında hayatın, kibrinde sevdaların…

 

Çatık kaşlı meşrebin de yanılgısı yine hezeyan üreyen sessizlik aslında üreten kalemden dökülenlerin hafif meşrep tınısı.

 

Satırlar damıtıyorum; hazan belliyorum her mevsimi ve nankör sitemlerinde yerkürenin düşler örüyorum peşrevinde ihanetin, sevgiden nasiplenmeyenlere sitemim.

 

Arsız düşlerim benim.

 

Arsız yalnızlığım yine dünyaya bedel sevgimin de sazan misali güme giden ve hoşnutsuz bir kelam kadar da uzağındayım gölgelerin; gölgeli gecenin; sesi kayıp baykuşların hazandan değil de azandan yana iken eşkâli.

 

Azımsanmayacak aşkları yok sayan.

 

Zaman aşımına uğramış sevdaları yerin dibine batıran.

 

Hoyrat benliğin çığlığında; satır aralarında yine hayatın bir de görünmezin meali iken anlamsızlık sonra da iki dirhem bir çekirdek en asil şarkı.

 

Zevke dair aslında dünya nimetlerine düşkün.

 

Aşkı rabıta bilip de duygusallığın rahmetine âşık belki de kefareti ödenmemiş bir ayrımcılık iken.

 

Doymazdan öte.

 

Aslında doymaktansa açlığı benimseyip nefsin köreldiği kadar da nemalandığı maneviyat.

 

Derli toplu ölümlerden uzandığım tekil farkındalık.

 

Suretlerden çıkıp da yola, sergüzeşt bir beste iken gecenin iksiri.

 

İkilemler doğuran mizaç; aslında yükümlü addedilen aslında soytarı bir kelam aslında ikilemciliğin aykırı afakında azap dolu.

 

Gelip gitmelerden yorgunsan.

 

Gidip de gelmeyenlere dargınsan.

 

Hiç var olmamışların cenginde bir hutbe kadar derin ve asil isen yine kör yetilerinde benliğin tek şahit iken yüce Yaratan.

 

Şimdileri avuttuğum; dünleri yalıttığım ve yarınları şimdiden unuttuğum.

 

Kaykılmış hecelerden alıyorum gücümü ve doğurgan acılarıma minnet yüklüyorum belki de yükümlü bildiğime hükmedenlere iken sessiz duruşumun uzantısındaki o farkındalık ve beklentilerimi çoktan gömmüşsem.

 

Hizaya gelen değil de hizada kalmayı meşrep edinen.

 

Afakan basan kıtalardan alacaklı ne isem aslında alıntı mahiyetinde her gün ve gece belki de yazmadıklarımdan bile mesul iken…

 

Sevgiden yana bonkör; merhametten yana tek şahit yine merhametlilerin en merhametlisi ve ölümü bile şaibeli kılarken kader.

 

Aşkın naşında; yüreğin temaşasında; gönlün de rotasında.

 

Hadi ör acılarımı ve kanıksa şu lanetini iblisin.

 

Hadi kovuştur kollarını.

 

Hadi saf tutmadan sev şu faniyi.

 

Hadi savur kahkahalarını ya da boca et gözyaşlarını.

 

Ölümüne sevmeyi bile maruzat bellemişken cihan varsın sevgiden olsun ölümüm hele ki saf tutan meleklere özendiğimi Tanrı çoktan kabullenmişken.

 

Kaynayan satırlardan aldım nasibimi ve kaynayan coğrafyalarından yine acımasız insanoğlunun.

 

Derinlerde ölmek ne güzel hele ki sığlarda yaşamayı defalarca denemişken.

 

Acıdan yana aldım nasibimi ve yalnızlığın kuytularında doğmayı aslında şerh düşen sadece Tanrı idi.

 

Hayata dair.

 

Gıyabında duyguların, külliyesi sevginin ve mağdur tüm gölgelerin yine benlik arazisinde düşkün bir meşrep iken ölüme öykünen benliğim.

 

Aldım nasibimi hayattan.

 

Aldım sarı tuğlalarını yıkılmış evimin ve yastık yaptım vicdanımı yine duvarları yıldızlarla bezeli gönül dergâhımın hem de sonu başlangıç bildiğimi de teyit ettiğim her gün ve gece.

 

 

( Hadi Ör Acılarımı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu