Uykuda zaman,
Asılsız ithamlardan bıkkın,
Soytarı ikramlarından dolayı dargın mekâna:
El çabukluğu marifet diyen,
yalanlardan da
Uzak kalmalı zaman zaman insan.
İşte diri/l bir cümle:
Haznesinde yoksunluğun birliğin
teminatı
Yine yoldan çıkmışlığın fermanını
Sunarken Tanrı
Ve kendi çapında aldanışlar türüyor
Tünüyor da kaderin mağfiret
bellediğine
Ve dilindeki tüm sureleri tek tek
Beyan eden inananın atlasında
bilinmez;
Eğri büğrü coğrafyaların düşkün
halkına
Onca niyazın da aldırmazlığına
Kol kanat geren kırık hecelerde
Durgun bir tını
Lav edilen kelamda zuhur eden
Teselli de mi yalan?
Hele ki gölgesine sığınıp,
Seyrelen düşlerin yanına atılan her
çentikte:
Tüm gidenler
Ve kalan sağlar bizimdir, mantığını
giyinmeyi
Şerh düşmüşken kader,
Tanımsızın koynunda
Aşka gebe suretlerin öfkesini
dindirirken sair lehçe
Ve korunaklı dünyalarımızı
Baş tacı yapıp da
Yalnızlığı pir bellediğimiz,
Bir atıfta yığılı kalmışlığımız da mı
yalan?
Kuytuların ıslığında,
Kuruntuların öbeğinde,
Kuyu kadar derin gözlerde ölümüne
sevmelerin vebali de mi
Yalan?
Son durakta silik bir tabela,
Silip silip seyreldiğimiz satırlarda;
Silik düşlerde düşkün kıyımlara
Rast gelip de
Unuttuğumuz insanlığımız:
Bazen bir çocuk bazen kadın
Kısaca insan ve insana dair ne çok
cinnet
Cinayet aleti sadece nefsin uzvunda
Gölgede saklanmayı meziyet bilen
Yalanın ve katilin savunması yalan
aslında:
Ölümden ölüme koşan arzuların
yengisine
Yargısına itiraz etmeden
İlahi Adaletin geçerli tüm öfkesine
Asla, demeden asılsızlığını beyan
eden
Bunca nefreti sindiren bir halka daha
eklenirken
Toplumun şeceresine…
Susmayı değil sevmeyi öğrensek,
Keşke demelerin nesi yalan ya da
Varsa bir itirazı olan,
Gelsin ön cephesine
Kara lanetin gölgesine sığınmadan
Ve içindeki saflığı henüz öldürmeden,
Çok şey mi istedik de,
Bir kul olmayı bile beceremezken
Dirliğini erteleyen nefsin sunumunda
Hayatı ve mutluluğu talan eden
Onca münafığı havale ettik bir kere
Yaratan’ın haznesinde yoktur asla tek
yalan.