‘’Hayat
kaçırılması zor bir pozisyondu. Biz gölü attık lakin hakem ofsayt dedi.’’
Mahalle
maçları çocukluk dönemimizin olmazsa olmazları arasında yer alır. Öyle ki o
dönemlerdeki kavgamız dahi sanat içindi! Küskünlüklerin olmadığı, kaybeden
takımın aldığı baklava ile kolayı yine iki takımın birlikte yiyip içtiği
mahalle maçları… Ne çok şey vardı paylaştığımız. Öyle ki mahalleye taşınan
olursa onunla tanışmamız dahi mahalle maçlarında olurdu.
Hasan
hayatıma giren dostlarım arasındaki en çok güvendiğim insanlardan biriydi.
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Benden iki yaş küçük olmasına rağmen, onunla
çok iyi anlaşabiliyordum. Hasanın sevdiği bir kız vardı. Hasan onu
ayarlayabilmek için elinden ne geliyorsa ardına koymuyordu. Kızın ismi
Dicle’ydi. Hasan onun peşinden koştuğu kadar mahalle maçında koşmuyordu. O
yüzden defansta kalsın istiyordum. Şimdi ise onu forvete hazırlıyordum. Ne
yapıp edip Dicle ile sevgili olacak ve bu maçı alacaktı. Hasan’ın akıl
hocasıydım ben. O şaka yollu bana hocam derdi bende ona öğrencim. Bir yıl
boyunca cesaret edip konuşamamıştı. Neyse ki Hasanın ailesi yaz tatilinde
memlekete gidiyordu. Hasansa yaz okuluna kaldığı için memlekete gidemiyordu.
İlk etapta yaz okuluna kaldığı için üzülüyordu. Daha sonra Dicle’nin yaz
tatilinde memlekete gitmeyeceğini öğrenince mutluluktan havalara uçmuştu.
Yaz tatili
boyunca her akşam Hasan'ın evinde buluşurduk. Babamın veresiye aldığı bir
dükkân vardı. Mustafa amcadan kola çekirdek alıp sohbetin dibine vururduk. En
deli çağlarıydı yaşantımızın. Öyle ki hala dün gibi aklımda yaşadığım ne varsa.
Sanki yeniden aynı yerde buluşup yine sohbetin dibine vuracakmışız gibi…
Dicle bir
seksen boyunda esmer tenli, zayıf bedenli bir kızdı. Herkesin ona açılmak için
pide kuyruğuna girer gibi sıraya girişi hala gözlerimin önüne geldikçe
gülümserim. Okulun yaz tatiline girişi bizde inanılmaz bir sevinç yaşatmıştı.
Öyle ki gece bire ikiye kadar dışarıda geziyorduk. Hasan Dicle’nin adını bir
türlü dilinden düşürmüyordu. Burada iş bana düşmüştü. Okulun yaz tatilde
voleybol turnuvası vardı. Dicle katılıyordu ve Hasanın bundan haberi yoktu.
Hasana anlattığımda inanılmaz bir heyecan yaşamıştı. Hasan voleybolda iyiydi.
Ama bunu herkes bilmiyordu. Bende fena sayılmazdım hani. Okul turnuvasında
birincilik madalyam vardı. Hasan voleybol takımına ismini yazdırdı. Büyük
turnuva bir ay sonra başlayacaktı. Ve biz voleybol sahasından hiç çıkmıyorduk.
Allahtan evimiz varda yemek yeme faslı için yarım saat mola verebiliyorduk.
Hasanın evi,
artık bizim buluşup birlikte planlar yapıp nasıl adımlar atacağımızı
kararlaştırdığımız mekânımız olmuştu. Voleybol turnuvasına günler kalmıştı. Biz
voleybol sahasından çıkmazken, oraya sürpriz bir kaç isim daha katılmıştı.
Bunlardan biri de Dicleydi. Dicle, Hasan’ı görünce kendisini tutamamıştı.
Futbol deyince en ön safta yer alırdı Hasan. Ama Voleybol sürpriz olmuştu.
Dicle’nin hoşuna gittiği belliydi.
Günler hızla
geçiyordu. Tatil yerini okulun açılmasına bırakmıştı. Hasan sonunda dediğini
yapmıştı. Dicle ile birlikteliğe başlamıştı. O bu birlikteliği bana bağlıyordu.
Bense Voleybol turnuvasında aldığı birinciliğe bağlıyordum. Hayatımda iz
bırakan anılarımdan biriydi.
Okul
bittikten sonra, Hasan ile bir daha yüz yüze görüşmek nasip olmadı. İş hayatı bizi başka hayatlara sürmüştü. Yine
de telefonla da olsa görüşüyorduk. Eskilerden konuşup anıları tazeliyorduk.
Hasan ile Dicle şuan da iki yıllık evliler. Mutlu bir yuvaları var. Almanya’ya
taşındılar. Kader bizi farklı hayatlara sürse de hala en iyi dostlarımdan biri.
Son