gözleri
ateş çalan
ben
bu gecede
her
gece gibi
uykularıma düşler ektim
söyle
gözleri ateş çalan
kaç iklim daha, kaç ben daha intihar edecek
yangınlarında
hasadı olmayan kaç düş daha ekeceksin gecelerime
bu sabahta yüzümde uyandı sende kalma yorgunluğum
ve ben sensizlik denilen acıların kirli ellerini
yıkayıp
yalnızlığımın alnından öptüm yine bu sabah
geceler kadar kızıl
düşlerim kadar zifirdi yüzündeki keskin cennetler
ve ben meleklerden ödünç aldığın çocuk yüzüne aldandım
en çok ta ateş çalan gözlerine yandım
ölüm kokuyordu saçlarının yağmurları
ve ben sağanak adımlarımın telaşıyla ıslanırken
savurduğun saçlarının her bir telinde atıyordu
kalbim
yanıyordu gökyüzü en çok ta gözlerin
yutkunamadığım bir ölümdü içimdeki çığlıklar
göz meleklerimdi iltica yüreğimden süzülen nehirler
ki şimdi denizine kavuşamayan bir nehir gibi kemirir,
parçalarım içimi
oysa
hayat denilen
ince bir çizginin eşkıya geçişiydim
soluk yüzlü bir aynada unutulmuş eksik bir bakıştım
bekle beni
gözleri ateş çalan
uçurumlarındaki yangınlarda bekle
ben
bu gecede
her
gece gibi
dipsiz bir kuyuya
ipsiz salarak düşlerimi
cehennemine
geliyorum…
ilhanaşıcıağustosikibinondört