Sırların kovuğunda, bir düş/üş/e gebe
hatıralar
Densiz yükü ölümün,
Derin hicvi benliğin
Hatta kar küreyen usulen
Yankısı gelip geçen mevsimlerin…
Hazır ol’da yürek,
Kıyama duran bir hutbe
Kadar hidayetin de doruğunda
Ve şaibeli önsözlerinden kaçındığın
Hangi hikâye ise
Yine şerrine ve noktasına dokunmadan
Hicap yüklü bir saltanatı
Sahiplenmişken
Şiir yüklü bir kırağıda
Gölden ırak deli dalgaların
Birliğine hürmeten
Sır tutan yakamoz.
Ölümün gıyabında hasret yüklü;
Sefil düzenin kurbanı
Bilumum insan ırkı,
Gök gözlü sancıları var madem evrenin
Bir de deli fıtratı
Şunca hengâmenin sarnıcında
Kayıp ruhların
Kaynadığı eksende
Nöbette her daim melekler
Gelip de göremediğin;
Görüp de dindiremediğin fırtına
Haznesinde umudun
Yanlı bir mutluluk özlemi…
Kaybolmak asla taviz vermeden,
Sevmek yenilmeden
Hele ki süregelen aşkın istilası
Süzgün günün hükmüne binaen
Geceye şerh düşen bir yıldızdan da
alacaklı
İse insan ve nankör egosuna
Toz kondurmayan
Bir isyan kadar riyakâr ve yalancı.
Garbındayız hayatın,
Haznesi yorgunluğun
Derinden gelen bir uğultu,
Kaynakçan nasıl ki özlem ve sevda
yüklü
Sonrandan bile alacaklıysan
Öncesizliğin de mi yalan?
Sür-git hezeyan
Sefil beden ve mesken tuttuğun
Ruhunda kör gözlerin sefaleti
Gönül gözüne hicap eden
Hangi münafık ise
Yine şerrin ve kinin delaleti:
Sancılandığından yana derdin
Olmaz mı yoksa sabrın ve şükrün
delili
Yine huzurun yankısında hazan,
Hazan yüklenip de
Israrla aradığın masum yalanlarından
Bile korkmayı bilen saf insan.
Hadi, gel bucağıma demek olmamalı
Kibrin yüzü.
Sevip de baş koyduğun ömre
Bir sancak daha dikmeli
Yine sefil ruhun
Erdiği dinginliği
Nasıl görmezden gelir Tanrı?
Hele ki kıldan ince boynun
Asılı kaldığı darağacına bile hürmeti
Yine hidayetin şafağı.
Hatta olmazın oluru bir masalda
Rüyalar kadar kıymete binen
Umut sandalında
Bata çıka yürümeyi bile meşk edinmiş
Derviş yüreğin coşkusuna
Sahip çıkarken
Ve apansız gölgelense de
Yüreğinin ışığı
Asla dönme yolundan
İçinde süre gelirken inancın
saltanatı.