Uzun cümlelerin yalnızlığına tanık,
Şehla söylemlerin
Sönmeyen ferine talip
Biçemden yoksun bir şiir talep etmek
adına
Yoksunluğun zikrine atıl bir yürekle
Konuk bir kıyamdan ötürü
Bu sessizliğim ve densizliğim.
Gölgelerden alıp da nasibini,
Kırık bir şiirin dizesine vakıf;
En olmadık nimeti aşk belleyip
Savurmak dolgun düşleri
Yine şiirin nidalarına yenik düşen
Bir hüznü,
Keşke teğet geçseydim,
Demenin gücünden bile yoksun
Hele ki yeknesak yorgunluğun
Üstüne içtiğim çayda bile
Yansıyansan sen yudum yudum.
Bir de şerh düşmek adına
Çayıma attığım her şekeri
Nimet bilip
Yüklenmek yine şiirin sırtına
Belki de koruk bir acıyı evlat bilip
Okşamak başını
Üstelik sefil benliğin kuytularına
konan
Bir kuşu da sen bilip
Uzanmak korkusuzca kanatlarına
İncitmekten korkup
Bir de fısıldamak
Duyulmayan bir sesle
Sadece Yaratanın varlığı haiz bu
özleme.
Anlık hezeyanlardan da arınıp
Nakşeden sessizliği didiklemek
Hallaç ki pamuğu avuçlarken,
Sıra dışı bir gökyüzüne düşen bulut
misali
Edindiğim şu fevri ve devingen ömrün
Aralıksız tozutan bağlaçlarında
Ayrı düşmek andan
Ve kapanmak bilmeyen
Perdenin bir de perde arkası
Yalnızlığı,
En ucube ve sivri bir söylemde
Feveran eden kim ise
Yüksünmeden sevmek sakilce,
Yakınmadan yürümek bir başına:
Yüreğin naşına sahip çıkmaksa işin
özü
Ben çoktan talibim, sevgili.
Öldüren değil
Ölümüme sevinen tek canlıyım;
Ne de olsa
Şuur kaybından bu yana
Geçmeyen zamanın
Tutarken şeceresini
Islıklanan bir şarkı tadındayım,
Adı unutulsa da gitmediğim
şehirlerin;
Anmakla mükellef şiiri
Şiar bildiğim bu tutsaklığın da
şerefine
Ölmekten men ettiğim
Bu atıl aşkı,
Varsın sahiplenmesin hiçbir eşkâl,
Hiçbir kanıt izine rastlamadığım
Olsam da en meçhul resim.
Derinlerde boğulmayı
Arz eden bir maktulüm;
Sıradan belki sıra dışı;
Ne yakındığım ne de tutunmaktan
Vazgeçtiğim
Hoyrat varlığımda kanayan bir sureyi
Sadece Hak nezdinde haykıran
İçin için.