senle aramda
kaç günbatımı yaşandı
yıkıntılarımın içinde tozlara bulana bulana
içim toz duman şimdi
mart soğuğuyla her yanı ıslanmış
yıldızları seçiyorum tek tek geceden rüzgar o kadar serin
toprak o kadar sıcak
derken barut kokusu ter kokusu
boşluğa düşmüş duyguların
binlercesine hayır
her ihtimaline hayır
dikenler çiziyor tenimi
yara bere içinde düşüncelerim
efkarımın karanlığı sen kokulu oysa şimdi bütün uçurumlar sen dolu
sen kadar gerçek
yüreğimde yanan
ruhumu kaplayan
binlerce ses
binlerce nefes
*
sensizliğin hükmü yok bende
miladı da yok
ne çok manasızlık taşıyor adın
parça parça gönül
iyice alevlenmiş içinde ki ateş
geride bıraktığın yollar o denli sarp ve yokuş
eriyen kar kadar
sigara külü kadar
senden geriye ölü anılar kalmış
senden vesveseler öyle bir girmiş ki kanıma
şöyle bir silkelensem huzura ereceğim
her derin sessizlik
her sensiz suskunluk
her defasında seni fısıldar kulağıma
sonra haykırırım dilimin ucunda dönüp duran seni
söyle hangi gurbetin kadınısın şimdi
tirşe mavi yansımaların hangi dip dalgalarısın
*
dirilten uyandıran coşturan iksir senmişsin meğer
rüzgarla dokunan kahırla gelen senmişsin meğer
avuçlarımda sakladığım
bir yağmur damlası gibi usulca akıp giden
tenime değen nisan sıcaklığı senmişsin meğer
aşk çeken biri var içimde enkazdan ibaret milim milim parçalanmış
hangi çağrı bu kadar sen yüklü
hangi arzu bu kadar sen dolu
yasak hevesler sarmış bütün benliğimi
yasağı çiğneyecek ne gücüm var
ne de bir gram mecalim
*
sanki hiçbir şey olmamış gibi seni beklerim
ne kalbime ne efkarıma söz geçirmem mümkün
yürürüm altından geçtiğimiz ağaç gölgelerin
dolambaçlı yollarında
yüreğimde nice esinti
yollar çiçek tozlarıyla yüklü uçuyorlar düşlerimin sokağında
kentin sokakları aydınlanıyor birden bir ikindi vakti
ellerim tütsülenmiş
yapraklar düşerken nihayet
dökülenlerin peşinden izlerim seni
yüzlerce defa
şiddetle üflediğim sigara dumanlarında
*
bir kere düştün mü zihnimin bir köşesine
havayı saran kar bulutu gibi
içerisinde ne yapacağına karar veremeden geçer zaman yok işte
duyguların sınırı hacmi muhtevası yok
gözlerimden sebiller akar rüzgarlar eser başımın üstünde
saatler yarılır ortasından
uzak diyarlara yürür giderim sana doğru
başım önüme eğik
sen olsan da olmasan da
redfer