Bana değil kulaktan duyduğuna inandın
Sen benim için vazgeçilmez bir
canandın
Yan gözle her güzele bakar mıyım ben
Ben senin için neydim sen beni ne
sandın
Açtım gönül dallarımı sen neden
dallarıma konmadın
Seni seviyor muyum diye neden bana
sen sormadın
Yalan söz söyleyenlerin inandın beni
kapıda sen bıraktın
Demek ki senin aşkın sabaha kadar
asırlık değilmiş
Seni seven bu maşuk bunu böyle bilmemiş
Sana ben gönlümü açtım senin gönlün
bu gönlümü sevmemiş
Sen duymuşsun kuru fasulye üstünde
pilavı,
Pilav üstüne de kuruyu ben yememiş
Kim demiş yememişim ben tabağı
süpürmüşüm kim görmemiş
Soğanın cücüğü cebimde saklı duruyor tencerede
kuru bana yetmemiş
Yok mu o Nevri ye gittiği yerde gelmiye
Kıskanırdı bizi pişirdiği kuru fasulyeyi
gelir tencereye döker
Aramıza böyle ayrılık dikenlerini
eker
Sen inanmadın sözüme dedin bu aşk
burada biter
Bilmedin bu maşuk yalnızca seni yemeklerini
sever
Bir inat yüzünde gönlüme ellerinle bıraktın
saldın sen keder
Herkes beni anladı sen el sözüne
inandın beni anlamadın
Seherde öten bülbülüm ben bir gün
anlayacaksın
Ötmeyen bülbüle açmayan gülün
kuruyunca farkına varacaksın
Kurumuş çöl olmuş gönlünle bahçenle
kimi candan saracaksın
Kuruyan dalların meyve vermez pişman
olacaksın beni bulamayacaksın
Kazan kazan kuru fasulye tencere
tencere pilav pişirsen de yalnız kalacaksın
Beni anlamayan sen anlamamak neymiş
işte o gün anlayacaksın
Çaresiz kalacaksın başını duvarlara
vuracaksın
Giden gitti geri dönmez yollarına
boşuna bakmayacaksın
Bir bak bakalım geride ne kaldı
Sen boşuna el sözü ile yedin haltı
O sözlerinin altında bu gönlüm kaldı
Kaçtın benden hangi soysuzun fikri
seni sardı
Oysa bu gönlüm yemeklerinle bana
yardı
Sendeki yemek pişirme beğendirme
inadı bak bizi de yaktı
Kepçen kuru fasulye tenceresine
dalmadı hışımla gönlümü yardı
O gönlün benim sözümü değil ellerin
sözün inandırdı sardırdı
Elin sözüne inanırsan sevdiğini muhakkak
saramayacaksın
Kendi pişmanlığınla yollarda mahzun
kalacaksın yanacaksın
Mehmet Aluç / Âşık Gülveren