Zamanın öngörülerinde
saklı nizam
Dünün öfkeli yüzü
geçkin bir kadın
Kadar da yalancı
Hele ki zemin yok mu, o
zemin?
Şimdilerde teyakkuz
saklı
Dün kimin mi umurunda?
Aşka biat eden kelamın
hazin sonu işte
Başı olmadan biten
garip ömrün mizacı
Sene-i devriyesi adeta
Beyan ettiğim her şiir.
Kopuk zamanda metanet
Ayrık otu varlığın
hacizli yoksunluğu
Kim bilir nelere
delalet.
Gökte kaygılar saklı
Tanrı’nın mezarı yine
kinayeden yana derdi
Meleklerden bile alacaklı
iken insanoğlu.
Üstünkörü müdür sevda?
Üstü başı yırtık bir
mizansen kadar da
Irak mutluluktan:
Yine aşka tapulu şiir
esnekliğinde
Aşka âşık şehrin teğet
geçtiği kubbede kayıtlı
Her doğum her ölüm.
Belli ki;
Yanlı Tanrı ve zaman
Mizacı kayıp bir
rüyadan ibaret
Dik acılı sayısız üçgen
bozması aşk hikâyesi.
Nefretten bozma belki
Yalancı ve yanlı zamirden
Bile sancılı
Olmazın oluru bir geçiş
işte:
Şairane yoksunluğun
kulpuna takık devran
Densiz seyrin dökümü
adeta
Yazılmaya aday bunca
dizeden kaçan
Çocuk neşemde bile
ihlal edilen
Masum sevdamın
himayesinde.
Adeta bir güfteye
tutulduğum
Yine gizemin baş şehri.
Avuç içi yürek dahi
kasıtlı ölümünde hayallerin
Bir gidip bir geldiğim
Aşiyan yokuşunda
yazmadığım son hikâyenin.