Zaman zimmetine geçirdi makberi
Gönülden dökülen sözcüklerin vebali
Vardı üzerinde beşerin.
Kanıksadığına ihanet eden
Şerrine lanet iblisin
Yalan çukurlarında ölmeyi dileyen
Azap.
Gökten alacaklı Tanrı:
Erdiği hidayeti umursamayan
Aslına ihanet
Yine kezzap döken
Notalarına,
Yanlış dolu hayatların
Göz çukurlarında
Korunaklı dünyası aşkın.
Bir dokun işitmediği ahların sancağı;
Bir işitse de
Cevabını verse ansızın
Göklerin Tanrısına sığınan
Melek kanatlarında dökülen kibri yok
sayan
O titrek sesinde hüznün
Mutluluğa ışık yakan cinasın.
Şimdimi kundakladılar,
Diyenden kork.
Sonramı bile bile tehir ettim
diyenlerin
Meali aslında
An’da konuşlu kaderin
Yüreklerden taşan suru.
Dibe vurduk
Dip dibe acılar
Derinlerin sükûnetini çağırır
Nice kul nice ruh
Aslına ermekle
Aklın ermediği arasındaki
O küçük dokunuş.
Zanların köküne kibrit suyu döken
Belli ki tarhı bunca isyanın
Yine demlendiğini
Derleyen hüsranın
Açık ara farkı
Bir bilinmeze şerh düşen
Bilindik kehanet
Yine yoldan çıkmış
Huzurun yeknesak huysuzluğunu
Teyit eden mekanizma:
Nasıl da donanımlı kin ve nefret
Zamanından önce
Kesildi bunca acı bunca bilet.
Kaynakçası hazansa ömrün
Kayda değer ne kaldı
Getirdiği günlerin?
Oysaki sızısı yakamoz;
Hatırına aşkın
Yoz bir nedamet
Gönül gözüne ne perde çek
Ne çivi çak
İblisin kibrine.
Hâşâ, Rabbim:
Hamd ettiğim kadarım
Nisyanların hükmüne eren
Çatık kaşlarında evrenin
Diyeceklerine ahir ömrün
Bir sözcük daha ekerken
Beşerin titrine.
Doyumsuz hücrelerinde
Doyamadığımız nefret ve zulme
Gece yarısında çakılı kaldığımız
Karanlığın zikrine
Dokunduğumuz kadar asiliz:
En büyük teyakkuz yine nefsin sunumu
Zaman aşımına uğrayan insanoğlu
Aç gözlerini
Tükettiğin kadar,
Sevmeyi öğrendiğin gün
Doğacaksın
Küllerinden doluşan evrene.
Bir isyana çöreklenen
Nisandan çaldığın
Huzuru bile çok görmek neymiş
Göreceksin.