İçimde tarifsiz bir heyecan var bu günlerde. Sanki bundan
öncesinde koca bir yük varmış gibi omuzlarımda. Ve bu günlerde o yüklerden
kurtulup özgürlüğüme kanat çırpmış gibiyim.
Kafesteki kuş misali tutsaktım dünyevi heveslere. Oysa şimdi
hürüm. Ve bu benim ilk kanat çırpışım gökyüzüne. O ılık havayı ilk kez
böylesine ciğerlerime kadar çekebiliyorum. Anadan doğduğum o ilk an ki
masumiyetimle buluştum. Ne kadar değiştiğimi, ne tür hengâmelerden geçtiğimi
anladım. Tamda beklenen kulluk bilinci ile.
Hacca gidebiliyor oluşumu milyonda bir şans diyerek
ötekileştiremem. Olsa olsa milyarda bir duanın fakir gönlümde filizlenmesi
diyebilirim. Mümin için şans diye bir şey yoktur. Her şey duadır. Tesadüf
dediğimiz onca şey başlı başına bir tevafuktur.
Her duaya oturuşumda ellerimi semaya açarak. Önce Hz Muhammed
Mustafa Sav, onun ailesine, ashabına ve ümmeti Muhammed’e dua ederim. Sonra
kendim için isterim eğer istenecek bir şey kalmışsa.
Hz Ali’nin de dediği gibi ‘’ Allah kardeşine bir verdiği
zaman. Onu iki yap dersen. Allah sana üç verir’’ şuuru ile yapılan bir duada
kendini katmasan da o duanın ecrini alırsın.
Aylar öncesinden kaleme sarıldım. Öyle bir derya ki, ne
yazsan koca okyanusta bir damla su etmiyor. Hiçbir tatmin edici kelime
bulamıyorum yüreğimdeki tarifsiz sevince. Öyle bir sevinç ki, nebiler nebisinin
yaşayıp göçtüğü bir cennet.
Önümde uzun bir yol var. Ve ben daha ilk adımımı atıyorum…
Devam Edecek...