Ve
sen, yine yoktun bugünde,
Ve
bugünde sen değil,
Hayallerin
sardı uyuttu bizi, gecenin koynunda.
Bugünde
kendi hıçkırıklarıma uyandım yine apansız,
Yine
hiç kimseler yoktu, ne sesimizi duyan,
Ne
kapımızı çalıp, halimizi bir soran.
Ne
de gözyaşlarımızı silen.
Bende
hiç dokunmadım bugün onlara,
Çağlayıp
durdular zaten hep yokluğunda
Yine
hiç kimseler görmedi geceler boyu uyanıp,
Kendimi
atışımı sokaklara.
Öyle
anlamsızca,
Başıboş dolaşıp durduğumu,
Geceden
sabaha…
Senden
sonra bir ayrı görünüyor bu şehir gözüme,
Bir
ayrı büyüyor gözümde,
Bir
şehir,
Bu
kadar yalnız olabilir miydi ya da bu kadar soğuk,
Bir
şehir bu kadar güzel gece kalabilir miydi senden sonra,
Sonbahar
bu kadar güzel inebilir miydi bir şehrin sokaklarına.
Ve
sonbahar indiğinde ,
Her
yer bu kadar güzel sen mi? oluyordu eskiden de acaba,
Doğrusu
hiç fark etmemiştim şimdiye kadar bunu,
Senin
ve güzelliğinin yanında…
Bir
düş gibi gelip geçtin benden,
Bir
rüya, bir hayaldin sanki.
Hepi
topu sadece üç yıl,
Ömürden
yaşamak adına saydığım, o sayılı güzel günler.
Ya
sonrasına ne denir,
Bunun
adı nedir?
Yaşamak
mı? alışmak mı? dayanmak mı?
Yoksa
yaşıyormuş gibi yapmak mı?
Teselliden
öteye geçmeyen, bir dolu yetersiz sözcük yığını.
Dönüp
bakıyorum da şimdi,
Tam
on yıl geçmiş gidişinin üzerinden,
Tam
on yıl dile kolay sensiz geçen bu ömürden,
Yine
baharlar geldi, yine günler aylar geçti…
Yine
mevsimler döndü durdu her nedense,
Ben
birazda olsun alıştım senin yokluğuna,
Alışmaktan
sayılırsa bu benimkisi işte.
Ama
yavrumuz,
Yavrumuz
daha çok küçük be canım.
O daha çok küçük.
O
büyürken, ben küçülüyorum sanki bu hayat yokuşunda,
Şu
koca dünya,
Daha
bir ayrı daralıyor ve ağırlaşıyor omuzlarımda,
Anne
olmak ne kadar da zormuş be canım,
Ne
kadar da zormuş sen olmaya çalışmak,
Babalık
yapabiliyor muyum?
Doğrusu
onu bile hiç bilmiyorum ya,
Anlamasa
da, taşıması çok zor geliyor senin yokluğunu ona.
Her
gece durmaksızın soruyor,
Bıkıp
usanmadan seni bana,
Başını
yatırıp omuzlarıma küçücük gözleri ve kocaman yüreğiyle,
Bana
bir masal anlatır mısın? baba diyor.
Bir
masal anlat bana içinde annem olan,
Bir
masal ki içinde annemin kokusu olan,
Onun
adı geçsin her satırında,
Onu
anlat baba…
Oturmasını,
kalkmasını, gülmesini, ağlamasını,
Beni
kucağına almasını,
Mesela
ben ağladığımda, ne yapardı annem baba,
Anlat
baba anlat…
Bir
masal tadında da olsa,
Bana
ona dair bir şeyler anlat,
Arada
bir sallasın, masalda olsa beni ayaklarında,
Bir
ninni fısıldasın, hiç duymadığım sesiyle kulaklarıma.
Bende
anlamadım nasıl masalsa bu?
Sonu
hiç mutlu bitmiyor,
Hep
ağlıyoruz biz bu masalın sonunda.
Belki
seni hiç görmedi,
Ne
yüzünü hatırlar ne sesini bilir,
Ama
şaşırıyorum işte canım bazen,
O
kadar büyük sözleri yakıp da salıyor ki yüreğime,
Dünya
taş olup oturuyor o an sanki içime,
Ellerinle
diktiğin o bez bebek var ya? hani
Ayırmıyor
hiçbir gece yanından,
Yatmadan
önce alıp onu yanına,
O
küçücük dudaklarını büzüştürerek,
Baba,
ben bugünde annemle uyuyacağım diyor.
Sanki
senmişcesine sarılıp yatarken sımsıkı ona,
Ve
her gece hiç unutmadan tek kelimesini dahi,
Hep
aynı sözleri söylüyor
Tam
kapıdan çıkıp giderken bana,
Bir
kurşun gibi delip geçiyor sinemi, her bir kelimesi,
Söylesene
baba, annemde böyle güzel mi kokuyordu
Sence
onun kokusu sinmiş midir oyuncağıma,
Ne
de olsa sen benden daha çok kokladın onu,
Sen
benden daha çok sarıldın ona,
Onunda
saçları böyle miydi?
Ya
yüzü, elleri, gözleri baba…
O
da ağlar mıydı? senin gibi beni severken,
Sahi
baba, insan neden ağlar özleyince,
Sen
de ağlıyor musun? yoksa gizli gizli benim gibi,
Söz,
kimseye söyleyip te utandırmam seni,
Kocaman
adam da ağlar mıymış? diye dalga geçirtmem arkadaşlarıma,
Eğer,
sen de istersen,
Bir
gün, beraber ağlarız seninle anneme, bir gece vakti,
Beraber
severiz bizde annemi, olmaz mı? baba,
Hem,
belki o da çok yalnızdır,
O
da çok özlemiştir, Belki gittiği uzak yerlerde bizi,
Çok ağlarsak, o da duyar mı? acaba sesimizi,
Biliyor
musun?
Ben
yavrumuzu kalabalık parklara götüremedim hiç bir zaman,
Hep
en tenha ve sessiz vakitlerde avuttum onu,
Hep
bir köşede kendi halinde oynadı durdu yavrum tek başına,
Ne
zaman bir anne çocuk tablosu çıksa karşıma,
Bir
parkta, bir sokakta,
Elim
ayağıma dolaşır,
Alıp
kaçırırım onu oradan, kan ter içinde kalarak.
Şimdi,
her bayram yüreğimiz yangın yeri,
Ben
yavrumu o beni teselli etmenin derdinde,
İkimizin
de başı önde,
İkimiz
de mahzun,
İkimiz
de yetim kaldık,
Ve
kendi yetimliğimize,
Yine
sadece bir kendimiz ağladık.
O
daha çok küçük be canım,
O
daha çok küçük.
Biliyor
musun?
Aslında
ben de hiç büyüyemedim,
İyice
çocuklaştım senden sonra,
Senden
sonra anladım,
Yalnızca
bedenlerinde nefes alıp,
Bir
ceset gibi yürüyüp yaşayabildiğini,
Şimdi,
her gece bir dua uçuruyoruz gökyüzüne,
Yavrumuzla
beraber senin için,
Yüreğimiz
kâğıt, dilimiz kalem,
Gözyaşlarımızı
pul eyledik,
Haberin
olsun canım,
Haberin
olsun,
İkimiz
de seni çoook ama çoook özledik…
Çok
özledik…
https://www.youtube.com/watch?v=Q0XWkmMZPqI