Bir İnsan düşünün evi yurdu İşgal edilmiş, eşi dostu öldürülmüş, karşısındaki insan insanlıktan çıkmış, yardım isterken yardım gelmiyor, silaha karşı var olduğunu ispatlamak için elinde eski zamanlarda kullanılan bir-SAPAN-var, onunla karşısındaki düşman silah kullanırken ancak sapanla karşılık verebiliyor ve bu sapanda öyle kilometrelerce menzili de yok sadece var olduğunu ispat için, karşısındaki düşmanı sadece yaralamak, için taş atıyor. Karşısındaki insan değil lakin yine de, benim gibi insan ol, ben sadece yaralamak için atıyorum, karşındayım ben varım sen her ne kadar yoksun desende, varlığımdan haz almasan da insan gibi karşındayım, gel benimle karşılıklı dövüş… Anlar mı zalim düşman Siyonist, orantısız güç kullanarak sapanla taş atana silahla karşılık verecek ödlek ve şerefsiz olduğunu tescil edecek… Sapanla taş atan sadece yol alan ben özgürlüğü kendim için değil tüm insanlık için istiyorum ve özgürüm, sen ise tek kendin için özgürlük isterken insancıl değilsin, beni yok saymak için bunca uğraşla özgürlüğünü yıkarak, gerçek olana insanlar birbirleriyle ilişki kurarak sağlarken, sen ilişki kurmak yerine kan dökerek, kan gölünde boğulmayı seçiyorsun… Ben İnsancıl bir yaklaşımla insanlığı seçerken kazanan ben, kaybeden sen olacaksın, şimdi ben yalnız kalsam da Âlemlerin Rabbi Allah C.C. Benim yanımda iken…
Yukarıda anlatmaya çalıştığım Filistin de Gazze de Mescidi Aksa da yaşayan her Filistinlinin hatta Filistinliden öte biz Müslümanların sorunu yaşadığı günlük Siyonistlere karşı dramı trajedisi imtihanı olsa da, zafer Allah’a iman edenlerindir. İman varsa mutlaka gerçekleşecek imkânda vardır. Bunu hiçbir kul değiştiremez ve değiştirememiştir… Kimleri dese de bu zulüm zalimlerin doğasında var yalandır. İnsanın doğası yoktur böyle zulüm etmek için, seçer kendisi ve yapar. Karşısındaki insanın malını vatanını canını almak için nefretle yola çıkar, var olma sevdasında değildir, yıkma sevdasındadır, insanlıktan çıkmıştır, önce insan olamayacağını belirler ve hayatta bu şekilde yol alarak ilerler…
*Sabır’ sözlükte: darlıkta kendini tutma, kontrol etme demektir. Sabır, aklın ve şeriatın gerektirdiği durumlarda nefsi hapsetme, kendine hâkim olmadır. Acıya katlanmak, o acıyı geçirmek için dayanmak ve karşı koymak da sabırdır ki, bu her türlü rahatlamanın ve başarının yoludur.
Terim anlamı: İslâm’ın emir ve yasaklarını tatbik ederken ve imtihan özelliği olan musibetler karşısında yılgınlık göstermeyip direnmek, cesaret ve dayanıklılık göstermek demektir. Sabır, hak yolda yaşamanın bedeli olan zorluklara göğüs germek, hedefe ulaşmak konusunda direnç, ahlâkî disiplin ve nefsi kontrol altında tutmaktır.(Alıntıdır bu kısım)*
Sabırla yol alan mümin beklemekle ömrünü geçirmez, direnmek karşı gelerek cesaret ve kararlılıkla ilerlemesidir. Yoksa rıza göstermek dinimizde var iken, oturarak bir şeyleri başkalarından beklemek değildir sabır etmek… Birileri vatanını canını malını dostunu öldürmek ve geride kalan anılarını silmek yok etmek için yola çıkmışsa, onu bu çıktığı yolda sabırla Âlemlerin Rabbine güvenerek geri döndürmek için çabalamak zorluklarla mücadele ederek, gerisini Âlemlerin Rabbine bırakmak hem sabır hem de tevekküldür. Yoksa zalim zulmünden vazgeçsin diye beklemek sabır değil rıza göstermek değil, sadece korkaklıktır, beceriksizliktir… İşte bu nedenle Filistinli kardeşim sapanla taşla mücadele ederek sabırla dayanaklık göstererek göğüs gererek mücadelesine devam ederken, biz Müslümanlar o kardeşimizin eline bir taş vermeye koşmazken, bizimkinin de sabır olmadığı kesin…
Mehmet Aluç
*http://www.gencbirikim.net/sabir-ve-tevekkul/