*
evet çok haklısın
uçuruma yürüyorsun ,
ateşe atıyorsun kendini ,eritiyorsun
susan dudaklarına mühür vurup
bilirim için özlemle yanar ,sonra sızısı ruhuma dokunur ne hazin bir titreşim senden susuzluğa uzanan
vurdukça bin kerre işittiğim ses
ruh-i şehametle coşan heyacanları anlat bana
kaç hüznün kaç sevincin ,kaç suskunluğun varsa
bu gün olmazsa yarın, öbür gün dinlerim
bunun için söylüyorum zaten
evet, her zaman sen haklısın
*
her savaşta bir kazanan, bir de kaybeden var
ben hiç bir savaşı kaybetmedim
verdiğim her sözü ,bir ömür taşıdım
içten içe tenime değen her hissi tattım her nefeste
her gece uykuyu bekler gibi beklediğim tövbe edemediğim günahlarım var
özür dilemeyi unuttuğum hatalarım var
yanlışlığını kabullenmediğim bir sürü yanlışım...
ben senle bu hayatı kendi içimde yaşarım
gönlümün karasevdası anlasana , istesem de vazgeçilmezimsin
ey kalbim bu hiddetin bu celalin sebebi ne
sana git diyen yok ki…
bu memleket ,bu topraklar bu hava bu su senin…
bir gün duracağını bilsem de
böyle çarpmamalısın ,böyle atmamalısın
ah bir anlatabilsem seni sağır kulaklı aleme
nasıl sevinçlere boğulur nasıl
kopmaz kıyamet, şimşekler parıldamaz ,yıldırımlar düşmez
sönmez içimde yaktığın meşale
sönmez asla
*
uyku yok ,terlemek yok ,yorulmak, canı sıkılmak, bunalmak yok…
çile çekmek, kara sevdalarla yanmak, yaşlanmak var
aç- susuz .çok ıssız ,uçsuz bucaksız ufuklarda parlayıp koşan
çılgınca köpüren hayalden hayale karışan gümüşten atlar
mavilerle yıkanmış yağmurlar var bulutların altında solgun ,bitkin ,çaresiz
yeni vakitler yeni duygular daha parlak renklerle dolu
her şeyi yep yeni daha sıcak aşklar var ilk kez tatmanın tedirgin bekleyişi var
yaşanılacak daha nice sevgiler…
*
ben sana müptelayım ezelden
gem vurulmuş taşıyorum seni nereye götüreceğimi bilmeden
ırmağın akmasına benzer
bulutların yağmuru taşımasına benzer
fırtınalarında kuru çınar yapraklarına benzer
efsunlu ruhumuz sinmiş gecelere pervazı yer yer çatlamış pencerelerin
öylesine iliklerine kadar işliyor ki zamanın
ben sana aşığım ..çölün makus aşığı gibi
kum rüzgarlarıyla yanık göğsüm
senden süt aklığında iksirler emiyorum
göklü ayın altında sessizce yol alıyoruz
binlerce masal oluşturduk
ateşi yanmakla eksilip bitmeyen nice güneşin
ateşi olduk alevi olduk sönmeyen ışığı olduk
bazen gölgesi olduk mağara risalesinin
büyümüz koca dünyayı sardı , sırrına mazhar olduk garip bir insanın sesi nefesi olduk
**
başıbozuk gel-gitlerin farkında bile değiliz
bir çiçeğin açarken çıkardığı seslerden
esen rüzgarın uğultusunda saklı nedenlerden
ummanın içinde saklı dalgalardan
şelalelerde oluşan köpüklerin hazin hikayelerinden
mükedder bir heyula işte bir kalp atışı kadar ritmik
yıllar geçmiş onca kış, onca bahar…
çocuklar gibi uykudayız beşiğimizi sallayan birileri var uykuya dalmış başaklar gibi
ekmek yemek gibi su içmek gibi biz hayatı bellemişiz
*
evet çok haklısın
senin istediğin tek şey düşler karışımı hayaller
zincir yaptığım deruni sağanaklardan kan revan acılar
hep yitik saatlerde ağladığım geceler ve gündüzler aylar ve yıllar boyu
bak sala sesleri duyuluyor
aramamızdaki bağın zayıfladığını anlatıyorlar
mahşerin gürültüsü o kadar yakın
o kadar aşinayım ki soğuk terler döküyorum
seni kaybetmekten korkuyorum
oysa sonsuzluk uman bendim
oysa kıyamet kopsa da ümitli olan bendim
aramızda ki hiçbir şey bitmeyecek diyen ben
yıllar boyunca bir aşağı bir yukarı dolaşıp durduk
ne olaylara tanık olduk belki de daha nelere tanık olacağız
yaşanılan her macera belki küçük bir mutluluk belki küçük bir ıstırap
yasak meyveden bir ısırık alındığından beri
her şey aynı anda iki şey değil
hiçbir şey tek ve yalnız değil
hiçbir şey göründüğü gibi değil
*
redfer