Bizim  gibi  fosillerden  çok  duyduğunuz  bir  sözdür  ''Aaah  ahh  nerede o  eski  bayramlar?''  Nasrettin  Hoca'nın ''  Ben  senin  gençlik  yıllarını  da  bilirim ''  dediği  gibi  aslında  o  eski  bayramlarda  hiç  birimiz  padişah  şehzadesi  değildik.  Yani  bir  çükümüz  kesilecek  diye  kırk gün kırk  gece  düğün  yapılmazdı  bize. Bir  kaç  çatpat,  bir  kaç  mantar  tabancasıyla  patlattığımız mantar,  bir  de  elle  çevrilen  dönme  dolaplar  hepsi  o.  Hatta  diyebilirim  ki  şimdiki  çocuklar  bizden  çok  daha  iyiler.  Onların  hiç  olmazsa  27 Mayıs  Hürriyet  ve  Anayasa  Bayramı  diye  bir  bayramları  olmadı.

Evet, bizim  27  Mayıs Hürriyet  ve Anayasa  Bayramı  diye  bir bayramımız  vardı.  1963  Yılından 1983  Yılına  kadar  tam  yirmi  sene  bu  bayramı  kutladık.  Yani  ben  ilkokul  2.  veya  Üçüncü  sınıftayken  başladık  bu  bayramı  kutlamaya,  ben  beş senelik  öğretmen  oluncaya  kadar kutladık.  

Ya  hakket,  ben  İlkokul  3.  Sınıfı  da  Erzincan'da  ''  27  Mayıs  Devrim''  İlkokulunda  okuduydum.  O  zamanlar  henüz  ''  Devrim  değil  İnkılap''  tartışmaları  olmuyordu  ya  da  ben  çocuk  olduğum  için  farkında  değildim. Hoş  farkında  olsaydım  da  Devrim  ne  İnkılap  ne  bildiğim  mi  var?

Önce  öğretmenlerimden  öğrendim  bu  günün  niçin  bayram  olduğunu.    Sonraları  benim  anlatmam  gerekti  ama  anlatamadım. Çünkü müfredata  göre  27  Mayıs  İhtilali,  işleyeceğimiz  en  son  konuydu.  Oysa  okullarda Mayıs  Ayı  başından  itibaren  19 Mayıs  provaları  başlıyor,  19  Mayıstan  sonra  ise   öğrenciler  okula  gelmek  istemiyorlar,  gelseler  de  ders  dinlemek  istemiyorlardı.  Hoş  biz  öğretmenlerin  de  asla  içimize  sinmeyen  bu  bayramın  neden  bayram  ilan  edildiğini,  ne  halt  etmeye  böyle  bir  bayramı  kutladığımızı  anlatmaya  pek  de  hevesi  yoktu  ya  o  da  işin  bir  başka  yönü.  

Zaten  27  Mayıs  Devrimi  konusu  netameli  bir  konuydu.  Olduğu  gibi  anlatsam  al  başına  belayı,  kitapta  yazdığı gibi  anlatsam  bu  sefer  de  içime  sinmiyor.  O  yüzden  konunun  sene  sonuna  kaymış  olması  ben  ve  tüm  branştaşlarım  için  bir  nimetti  adeta.  Ders  defterine  ''  27  Mayıs  Devrimi Konusu  işlendi ''  yazıp  başka  konular  işliyor  ya  da  yıl  sonu fıkraları  anlatıyorduk.

Peki  bu  kadar  önemli  miydi  gerçekten  de  27  Mayıs? Tam  yirmi  sene  bayram  olarak kutladığımıza  göre  önemliydi  herhalde.

Düşünün,  bu  gün  o  kadar  önemli  o  kadar  önemliydi  ki  Mustafa  Kemal  Atatürk'ün aklına  ilk  anayasaların  yapıldığı  20  Ocak  1921 veya  20  Nisan  1924  tarihini  Anayasa  bayramı  olarak  ilan  etmek  gelmemişti  ama  yakın  dostu  ve  silah  arkadaşı İsmet  İnönü'nün  aklına  1963  yılında  27  Mayıs'ı  Hürriyet  ve  Anayasa  bayramı  olarak  ilan  etmek  gelmiş  ve  bu  kararını  da  yürürlüğe  sokmuştu.  Bu  konuyla  ilgili   kanun  teklifinin  altında  Devlet  Bakanı  olarak  Turan  Feyzioğlu,  Çalışma  Bakanı  olarak Bülent  Ecevit'in  imzaları  vardı  ve  Devlet  27.  Hükumet  tarafından  idare  ediliyordu.

45.  Hükümete  kadar  İsmet  İnönü, Suat  Hayri  Ürgüplü,Süleyman Demirel, Nihat  Erim,Ferit  Melen, Naim  Talu,Bülent  Ecevit, Sadi  Irmak,  Bülent  Ulusu  başkanlığında pek  çok  hükümet  kuruldu. (  Beş  kez  Süleyman  Demirel,  dört  kez  Bülent  Ecevit'in  başbakanlığında  hukumet  kuruldu. )  Bunca  hükumetten  hiç  birinin  aklına  milletin  önemli  bir  kısmı  için  yas  günü  olan  bu  bayramı  kaldırmak  gelmedi.  Öyle  ki  1980 de ülkede  yeni  bir  askeri darbe  yapılmıştı  ama  bizler  hâla  27  Mayıs  Hürriyet  ve  Anayasa  Bayramını  kutluyorduk.  Nitekim  1982 Anayasası  yapıldıktan  ve  1983 de  yönetim tekrar  sivil  iktidara  devredildikten  sonra  ancak  1983  de  Turgut  Özal  başbakanlığındaki  hükumet  kaldırdı  bu  bayramı. 

27 Mayıslar  Bayram  olmaktan  çıkartıldı  ama  bu  toplum  üzerine  sinmiş  olan  korku  çok daha  uzun  seneler  yaşadı.  

1999  Senesine  gelindiğinde  Türkiye  büyük  bir  sevinç  yaşadı.  Çünkü  o  senenin  şubat  ayında  pkk  terör  örgütünün  başı  bebek  katili  Abdullah  Öcalan  yakalanarak  Türkiye'ye  getirildi.  Çok  sonraları  bunun  bir  yakalanma  değil  de  ABD  tarafından  paket  servis  olduğunu  öğrendik  ya  neyse...  Biz  Apo'un paket  servis yapılıp  gönderilmesi  ile  sevinirken  ve  daha  sonra  da  ''  Ulan gelmesine  geldi  ama  başımıza  bela  oldu.  Bundan  nasıl  kurtulacağız ?''  diye  kara  kara  düşünürken  27  Mayıs 1960  ın  39.  sene-i  devriyesinde  tam  bağımsız (!)  Türk  adaleti  tamamen  bağımsız  bir  karar  vererek  ''  bundan  böyle  türbanı  ile  işe  gelen memurlar  sorgusuz  sualsiz herhangi  bir  uyarı  dahi  yapılmadan  işten  çıkarılacak''  Diye  karar  verdi.  Evet,  bunu  bizim Danıştayımız  yaptı  ve  resmi  olarak  olmasa  da  bu  kararı  da  bayram  olarak  kutlayan  vatandaşlarımız  oldu  bu  ülkede. 

Evet,  gerçekten  de  ''Aahhh  ah..Eskiden  ne  bayramlarımız  vardı  değil  mi?  .''İnsanın  hatırladıkça gözleri  yaşarıyor...


RESİMLER

1- 27  Mayıs  1960  Tarihinde  ihtilal,  gazetelerde  bu  ve  buna  benzer  başlıklarla  verildi.
2- 27  Mayıs  1961  de ''Büyük  Günün  Yıldönümü''(!)  Bayram  Gazetesinden  böyle  verildi
3- 27 Mayıs  1967 de yani  Süleyman  Demirel'in  başında  olduğu  30.  Hükümey  döneminde 27  Mayıs  Hürriyet  ve  Anaya  Bayramı  haberi  böyle  duyuruldu  gazetelerden.
4- 27  Mayıs 1971  ---  12 Mart  Muhtırasının  üzerinden  sadece  2,5  ay  geçmiş.  Nihat  Erim  başbakanlığındaki  33. Hükumet  iş  başında ve  yine  Hürriyet  ve Anayasa  Bayramını  kutluyoruz
5-27 Mayısın  Hürriyet  ve  Anayasa  Bayramı  olarak  kutlanması  ile  ilgili  Kanun  teklifi
6- 7-8-9-  Çeşitli  tarihlerde  yapılan  27  Mayıs  Hürriyet  ve  Anayasa  Bayramı  törenleri
10- 27 Mayıs  Hatıra  parası  (  Paranın  üzerinde  ''Hakimiyet  Milletindir''  Yazıyor )
11- 27  Mayıs  Hürriyet  ve  Anayasa   Bayramı  Sigarası. Sigara üzerinde  ''Sosyal Adalet''  yazıyor
12- Türbanlı  memurun  uyarısız atılacağını  duyuran  27 Mayıs  1999  tarihli  Vatan  gazetesinin  haberi.

( Aaaahhh Ahhh Nerede O Eski Bayramlar? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu