bilir misin züleyha …
mavi bir ışık gibi hani el değince bozulan ve gölge düşünce küsen... böyle yazılmıştı alnımıza mavi güller büyüten ilkbahar mevsimleri goncalar açan ilk akşamları ,en parlak doğan yıldızlarla
hangi kara geceydi gittiğinde adını hangi kurşuni geceden silmiştim hangi çiçekti seni hatırlatan lacivert vakitlerde yürek perdelerini açan da sendin , kapayan da
sevgilide, sultanda...canda canan da sendin
II
bilmez misin züleyha …
hüzünlü bir şarkıydı mehtaba karşı birlikte söylediğimiz ve ya isminin geçtiği bir türküydü ıssız sokaklarda peri masalları vadettiğim saatleri ne çabuk unutmuşsun
hangi ayın hangi gününde çalmıştım göğsünden kimliğini yeni bir kimlik vadederek
ne kadar da erken unutulmuş yapılan o yeminler
umutlarımız ,öteki hayallere gönderdiğimiz cemrelerdi hani
birlikte havaya ve suya ve toprağa düşecektik
yağmalanmış kentlerin kapısında o halde neden ağlıyorsun
neden ağlıyor gözyaşların şimdi neden…
III
ah züleyha … ah ki ne ah..
söndürülmüş kandillerin fitilince yandığımı bilmez misin
yanık notalarla seni okuduğumu …
nağmelerin koşuştuğu sayfalara sevgini yazdığımı duymaz mısın
ya hareli ağıtlar söylediğim kaldırımları
hicranın böğrüne acılar sapladığım yalnız geceleri kırk kere kırdığın kalbin kırk bir kez seni anarak geçtiğini
bimezmisin
IV
haydi züleyha … ve de şu an
tut ellerimi sevdiğini söyle bana
sevgini çiz bir kilim desenine çöl kumlarınca çiçeği açan dal miktarınca yaprağı tebessüm, tomurcuğu sevgi olan taze baharlarca hasletlerimi topla bir bir
saman sarısı rüzgarlar alıp götürmeden
son kuşlar da göçmeden, bir ışık yak ruhumda, bir mavi ışık
V
sen bilmezsin züleyha …
kır saçlı kentlerin yorgun düşüncelerini silmiştim hafızamdan
her gün seni zikrederek yıldız topladığım gecelerden masalın en acıklı yerinde iki tel efkarı birbirine çatıvermiştim
yağmıştı üzerime çaresizliğin bin bir türlüsü
oysa ki ne bitmez arzularımız vardı bizim, ne doymaz ihtiraslarımız
beraberce mutluluğu emziren nice vakitler yaşamıştık
VI
ah züleyha
şimdi akışı değişen suların çağıltısına uğruyorum
beyaza köpüklenmiş duygular sessizce iniyor kalbe bir yaz mevsiminde renkler savruluyor içimden göklere
artık nefes nefes alınan vakitlerdeyim
dakikalar yok olmanın eşiğinde dize dize diziliyor
dokunuyor dudaklarım kara sevdaların kanatlarına
gökçekimine tutulan ruhum yeniden yeryüzüne düşüyor
*
redfer