Bir değiş-tokuştan ibaretiz madem…
Sevdiceğimiz bir yüklemden müteşekkil
Garip bir nüans ile tetikleyen
evrenden
Alıp da nasibimizi.
Geniş mezhepli yolculuklarla olmaz
Asla işimiz.
Ne densiz seyrinde vekâletini
aldığımız
Hüzün kadar yeknesak,
Ne yorgunluğun tınısında
Revnak bir düş kadar tırsak
Bir mahiyet iken
Çözümsüzlüğün merkezi:
Sonra da Merkez Efendiden çaldığımız
Söylemi kulak arkası
Yapmazdan önce
Dirayeti sınanan biz deli faniler.
Hani bir ayağı çukurda kimi zaman
Elini verip de kolunu kaptıranların
nazarında
Çetrefilli bir yolculuk kadar
metazori
Gölgeleri tehir edip,
Teyit etmekten kaçındığımız
Yalnızlığın binde biri kadar
Efkârla iştigal.
Görünmezin gücüne kanaat etmekten
Asla duymazken hicap
Yine içimizin efendisi
O nefse biat,
Bin bir şekle giren
Densizliğin seyrinde
Lütfetmeyi bilmekten aciz
Kör caniler yine
Kanatsız kuşlara musallat,
Dengi olmayan şiirlere inat
Tek düze yolsuz bir cümleyi
Adamdan sayıp
Nakşeden dilden dile
Bir aciz şair.
Gıyabında demli acılarımla
Dertlendiğimden çok öte oysa
Dile gelmez ne de olsa bin bir hece
Hele ki kâinatın sunumunda
Lal bir acı bellediğim
İçimin mukoza dokusunda
Beylik bir macerada
Devinen gölgemi
Azat etmek
Dünden düşen payıma.
Evrende bir saklı yıldız,
Güncemde yalnız bir sancı
Adından ziyade sıfatların himayesinde
Gönül gözünden öte
Neyi dert ederim ki
Bunca nazarı kıstas,
Bunca kastı görmez
Bir gün hidayete elbet ereceğim,
Demenin koşuluyla
Yeni güne uyandığım her sabah.