Bildiklerinle idare et, dilersen
Dilemediklerimle sınırlıyım düş
ahrazında
Utkumda aşka dair besteler
Tensiye ediyor söylenmedik derdimi.
Ne isyanım ne yâd edip
İçimde çemkiren beşeri inadım
Sonrama bile kulp takmışken
İsyanında evrenin
Nasıl bir cürümdür bu?
Nasıl ki verilen hüküm
Düşbaz varlığımın kerameti
Gidip de dönmeyenlerden sor sen beni.
Ölüm nükseden şu şafağın yarası
Kaynağı kayıp şiirlerin tılsımı,
Sevgili, sen ki buyur ettiğim
yüreğinde
Eli elinin üstünde oturan
Namert dizelerde saklı değilim işin
aslı.
Bazen kâfir imge sırıtırken
Gecenin kursağında
Yaman bir acıya tav olmak neymiş…
Bilmez miyim sonraki makamını
Şarkı değil de soytarı kelamın
Sivrilen dilinde
Ben boyun eğdiğim düzende
Hala nasıl oluyor da ayaktayım
Kayıp giden çınarım misali?
Topladım kırıklarını dünkü şiirimin
Şiirden yana da olsa keşke tek derdim
Bir tutsağı olduğum oyunlarda
Bir de karambola giden hayallerimde
Dahası da var üstelik:
Bilirim ki… sahi, dinlemek ister
misin?
O zaman baş koyalım bir sonraki şiire
Gebe gecede
Asılı kaldığım
Boyutsuzluğun minvalinde
Kâh tümsek kâh girdap mahiyetinde
Ufkumda çırpınan kırlangıçlardan da
Aldığım ağzımın payı ile
Toz kondurmadığım
Şu deli fevri yüreğim.
Hani makber bildiğim zaman zaman
Hani kayıp da mısralarında
Yâd ettiğimin simyacısı
Yar bildiğim kalemin de
Benlik mecrası.
Vakit geç:
Gitmeliyim
Birden sonra ikiden önce
Hangi aralıkta saklıysam
Elbet bulacağım kayıp yarımı
Kaybolduğuma delalet bunca şiirden de
Alırken ağzının payını evren
Sükûta davetiyem her gece
Günümle ömrümü yâd ettiğim
Anbean uzaklaştığım dünyadan.