Dürtü dediğimizde “Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilim.” İçten gelen ya birde dıştan gelen içteki dürtüyle çelişmeyen! Dürtü değil de türkü de değil, güzel olan hislere don giydirmek gözlerini kapatmak sahte olgularla kendini insanları kandıran, içimizdeki “kandırma, adam ol adam” dürtüsüyle uyuşmayan kendimizin, ürettiği dürtülerden söz ediyorum. Aman adam sende, bir defa olacak ne zararı var derken kuyusuna düştüğümüz o karanlığından çıkamadığımız çıkar ilişkilerimiz üzerine meydana getirdiğimiz sahte dürtülerimiz… Bir daha esir düşerek elinden çıkmak için olasılık ihtimali olmayan kurtulamadığımız dürtülerimiz…
Şimdiye kadar eminim ki hiç birimiz bu uygun olmayan bu dürtülerimizden kurtulmak için, nasıl çıkarım bu kendi elimle düştüğüm karanlıktan, aklım fikrim dünyam bu karanlığın içinde sarmalanmış, karanlığa sımsıkı bağlanmış bir halde iken, kurtulmayı mütemadiyen sürekli denedim, karanlığı arkamda bırakmayı lakin bırakmadım diyenimiz de çıkmamıştır! Çünkü bu dürtüler bunu düşünecek zaman aralığı bırakmıyor ki, neden mi beklide kalın kafalılığımdan ziyade hoşumuza gidiyor olmasından dolayı! Ah karanlık, o karanlığınla bizi akıl almaz çılgınlığınla acımasızlığınla insan olamamanın en alt seviyesine derecesine ulaştırırsında farkında olamayız!
Hayat trenine binerek geldiğimiz bu dünyada yaşayacağımız dünyaya uymayan, sarp sivri kayalıklarla inşa ettiğimiz bir dünya oluyor bu dürtülerimiz. Gözümü açtığımda, hayat vagonda kuru olan lakin kendi elimizle çamurlarla o akıl almaz dürtülerimizle kaygan ıslak zemininde, yalpalayarak düzensiz bir çizgi halinde, hem kendinize hem de insanlığın yararına olmayan bir yolda hayatın penceresini çerçevesini camlarını kırarak parçalayarak, hayatın penceresinde kendimizi aşağıya doğru atarken, içimizde güzellikleriyle dolu gerçek dürtülerimizin imdat frenini çekmeden, o kulpa tutunmadan bizi insanlığı bitiren, çıkar ilişkisine dayalı dürtülerimiz bizi paramparça ederken, biz hala imdat frenini çekmeyerek, uçuruma giden trende yolculuğumuza devam ediyoruz, vesselam.
Mehmet Aluç