Hörgücü nefsin, tutuklu bir yalan

Zikreden teninde elemin

Gönül gözünden sızan neme bile

Kıyamazken işin aslı.

Yorgun bedellerin hükmü

Bedelsiz zincirleme kazalarında

Ölü neşenin zikri

Bazen tokat misali

Çarparken ardı ardına

Kapanan kapıların o paslı kilidi

Yine, diyebilmek bile yangın yeri

Hallerin zannı;

Yüreğin mahmuzu

Yorgun kıyamda

Akla zarar içine düşülesi isyan.

 

Bir mabedin teşrifi:

Akılsız bir aşka düşüp de

Başından eksik olmaz hani

O sarı beyaz kavak yelleri.

Zemheride donmak de neymiş,

Diyenlere değil mi yüreğin temennisi?

 

Bir kez sevmeye görsün

Kaçınılmaz mevsimin kibrinde

Kanayan her hücresinde

Şiir misali bir yorgunluk

Adımı şair koymadığım

En gerçekçi vasfım:

Şiir yer şiir solurum, demek de neyin nesi?

Diyenlerden özrüm

Galip geldiğim şu yüreğin cenazesinde

Bilumum sıfat alır da başını gider hani…

Varlık ne kıstas

Ne metazori bir zulüm.

 

Defni mi zor doğum dediğin

Her yeni başlangıç mı kabullenesi?

Yoksa şiar edindiğin hüzne kenetlenen

Deli dolu imgelem:

Bazen zuhur eden teselli

Kelamın yeknesak ve hayli tık nefes şanı

Sözcüklerden alıp da ağzının payını.

 

İçine düşülesi şüheda

Mermer lahit zanlı tebessüm

Yorgun zikrin bir kinayesinde

Yer içerim her zehri

Zıpkın misali neferine dokunduğum

Aslında hayatın çekili perdesinde

Ara verdiğim her yeni sekant

Sözüm ona yazıp yandığıma kanaat getirmek de

Neyin nesi?

 

Aslıma vakıf

Dünüme yeniğim madem.

Terennüm yüklü yarınlarda

Dolup taşıyorum

Kerbelasında mevsimin

Okunmadık hutbesinde yaralı şehrin:

Kazan kaldırıp da rüştünü ispatlamak mı

Elemin?

Yoksa bentlerde dokuduğum her katresi

Edimlerin yüzü suyu hürmetine

Gerdeğe giren gelin misali

Her şiirin basıldıkça bam teli.

 

Bir şiire gebe gece madem

Yana yakıla yaşamak mı çok elzem?

Belki hükümet misali her gövde gösterisi

Şiirin tebaasına yenik düşüp de

Şehrin kinayeli surlarında

Kayıp düştüm gölge misali?

 

Ömürlük içimi olsa keşke şahadetin

Bir de dikmediğim kefeni

Her gece kana bandığım

Vicdandan sızan bir tomurcuk

Açmasına çokça zaman var

Elemin baş şehri her yaprağı

Okşarken usulca

Baş koyduğum neşemde bile yok iken ismim.

 

Bir gülde bir de söylenmedikte keramet:

Gülmeyi ben dilemedim

Vazifesiydi evrenin belki dirliğin teminatı

Her ölümü içime çekip

İçlendiğim ne çok yüksünlük

Gaipten gelen bir selamı erdem bildiğim

Bilmediklerime bile kefilim.

 

Zuhur eden naaşında gölgemin

Kayıp giden toz bulutunda

Sözüm ona kuyruklu bir yalan

Kayıp da içine düştüğüm onca zikri

Derlediğim her yeni günü

Şiir tadında bir ölüm dileyip

Boydan boya serildiğim kabrinde özlemin

Dinginliğin reçetesi:

Reddi güç kabulü güç

Edindiğim değil ertelediğim her yeni gün

Darlandıkça sefasına biat ömrün

Kabzasına attığım her çentik

Dinginliğin huzurunda bir sefil fani.

 


( Adımı Şair Koymadığım En Gerçekçi Vasfım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.