Şimdi biçimsiz bir güneş konuyor
pencereme
Oysaki yıllanmış gecenin özründe
Ne garip ne gaipten gelen bir teselli
Varsa yoksa yorgunluğun mucidi bir
meram
İçimde aksak namelerle bozmuşken
aklımı
Aklandığımın da kanıtı her bedelsiz
vazgeçiş.
Öykünsem ne değişecek?
Neye yarar bir öykü tadında ahkâm
kesip
İçimdeki yarayı dağlasam.
Kanadım kırık
Çok ağır taşıdım belli ki ondan.
Söyledim ama inandıramadım kimseyi:
Kimse kim derdimle iştigalim
Bir de kimsesizliğimle.
Göreceli bir şavkın surunda
Gözümün nuru yakamoz makamında
Sözcükler kayarken ellerimden
Kanıma banıp da yazdığım şunca heceyi
mi mimlemeli?
Zamanın darısı;
Yüreğimin de tam yarısı.
Gözlerimin yaşlardan ibaret nasırı
Kelamın hası olsam ne yazar?
Ne yazarsa yazsın
Önemli olan kaderin değişmez yazgısı.
Bir sur titrekliğinde kayıyorum
içimin ırmaklarında:
Bir of çekip derinden
Boyuyorum gök kuşağını rengin en
asili ile.
Hep mi siyah?
Hep mi açmayacak bunca çiçek?
Gülsem bile neye geçmeyecek içimdeki
acı?
Şehla gözlerin deminde bin bir hece;
Sevdanın derinliğinde kayıtsız bir
hane
Dünümü öğüttüm de geldim üstelik
Öve öve bitiremediğim dünya kazan ben
kepçe.
Onanmaz olsa bunca seyri yüreğin
Kayıt düşsem her an’ı şerbet niyetine
İçtiğime mi yanayım?
Yandıkça mı içeyim?
Gök nöbette, ay uykuda.
Yürek dehlizde, dehliz ise yoksun
Aydınlığından
Şehrin.
Şehir büyülü
Yüreğin iksiri hep mi hüzün,
dercesine…
Zamandan çaldım ben bunca duyguyu
Duygudan çaldım olmayan mutluluğu.
Kibrine yandım âlemin
Âlemin derdine bandım her bir sitemi.
Görüp göreceğimden kaçtım
Kaçıp defalarca geri döndüm.
Bilumum yüreğe duyurulur:
Yürek dediğin ne ki?
Haraç mezat geceye uydum
Sattım içinden geçtiğim şehri.
Bir beyit tadında diktim içimdeki
umudu
Bir rahle buyurdum meleklerden
Ölümüne sevdiğim dünyalılardan kaçıp
Sonunda kayırdım içimdeki derdi
tasayı…
Gözlerimden akan uykuya tutundum
Bir de kalemin merhametine.
Kibrimi öldürdüm
İçimdeki çocuğa tutundum son kez
Başa dönmenin mehdi
Sevip sevip vazgeçişlerin vebali her
sitayiş
Belki gerçek belki kurgu
Her şiirin kendine has öyküsü.