Göğün katlarına talibim
Bir de uçmaya dünden razı.
Ellerimde bir dürtü;
Kuşa dönük
Yüreğimde şaibeli bir çarpıntı.
Zamanın ara katlarına eklediğim
binlerce saniye
Rahmetin sunumunu biteviye
körüklerken
İçimdeki o casus şifre.
Varlık ve teamül;
Sanırsın ki; bir meczup.
İllet bir frekansta
Varlık değil asla
Deli dolu serzenişin vuku bulduğu
Beşeri bir coğrafya:
Dağların resmini çektiğim
Dağların gölgesinde pinekleyen
Kayıtsız ağaçlar:
Aslında her biri ölü
Kuşların belli ki yok tahammülü
Hele ki kondukları değil
Konduramadıkları
Yere göğe sığmaz ki
O zavallıların çırpınışları.
Çığ düşen şehrin çığlığıyım ben
aslında:
Şair vasfından uzak
Bir ucube tanığım
Göğün katlarına talip
İçindeki devasa şiirde ölmeye razı:
Dünden hem de;
Hatta ölü bir şiirin iç burkan
dizelerinde
Bir tebaayım
Şairin kirli sepetinde
Tasniflediğim renkleri
Şiire giydirdiğim
Alacalı bulacalı kehanetleri
Dilimle sivrilttiğim.
Küspesiyim evrenin:
Kılıksız bir rotayım
Dümeni kırıp
Coşkuya demir attığım
Bilumum cefayı örtüp aşkın tonlarıyla
Aşka düşkün bir seferiyim
Yürek pazarında
Ölümün seyrinde;
Şaibeli notların göreceli hüznünde
Yerle yeksan bir şarkıyım:
Bestesi kayıp
Güftesi çok ayıp
Hepten sarmalında duyguların
Belli belirsiz kanat çırpışların…
Şimdilerin dünüyüm;
Dünlerin yenilgisi.
Aşkın buharıyım
İçin için yandığım.
Göğün matemi;
Şehrin sisi;
Yüreğin de gizemiyim.
Kendimin sahibi değilim;
Aslında sahibime âşık;
İlahi Aşkın kurmalı aşklara cevabıyım
Gönlümü hüzünle yıkadığım.
Bir rubaiyim ben:
Kimin yazdığı belli olmayan.
Bir iftirayım
İçimdeki çocuğa çamur atan
İflah olmaz bir tokadım.
Bir arazım.
Ahrazı iklimlerin
Tüm arızası içindeki kopuk tellerin
Varlığı kadar
Yokluğu da dert başa
Bir deli urganım
İçine tutsak.
Şaibeli bir masalım:
Kendinden uzak.
Kınında zehirim
İçindeki eleme tuz basan
Gel-git aklın eseriyim
Ne yazdığını bilmeyen.