Uyuşuk bir miadı var yüreğin…
Dökümlü ve yalnız yanılgılar…
Şiirler sure tadında:
Hicvinde göğün salınımlar derinden.
İçten içe bir yakarış:
Tozutan ruhun ıskaladığı mutluluk.
Lanetten öte girdap
Şükürler olsun koruyan güce.
Şimdinin ufku aslında dünün öğüttüğü
Sabır taşı.
Aslımızın utku
Unutulmuşluğun yel değirmenleri…
Biri ıslık çalıyor biri de çelimsiz
Nidalarını pişkince fırlatıyor
boşluğa.
Koruyucu imgeler
Sihirli aşkın vurucu asaleti.
Hangi yalan çıkar ki düze?
Hangi safsata uyutur ihtimamı?
Bir anne yüreğinde saf tutar
Acı:
Hele ki körükleniyorsa anbean.
Teyakkuzda olmalı her daim:
Siper tutup yüreğini
Korumalı iç güdülerini şeytandan
Bir de aşkına sahip çıkıp…
Devrialemde kürek mahkumu yürek;
Solunda çatallı bir ses
Aslını haykıran ruhun çözüldüğü dize
dize.
İthaf etsek ne olacak?
Ya da ihlal edilmiş sınırlardan taşan
isyanı
Sığdıramazken feryat dolu naraları
Bilumum sahibesi fıtratın
Hakim kılınan hangi duyguysa
Esefle yüklenip
Kozamızda saklı tutmak.
Sevmeli o halde
Cismi ismi olmayan bir hecede
Teftişe çıkıp gün ve gece
Gücü yetmese de
Sevip korumacı bir iç güdüyle
Sahip çıkıp kendi masalına
Gözünü kaçırmadan gerçeklerden
İfa ettiğin değil
Mana yüklü yüreği taşımalı da ahrete:
Bir nur misali
Bir selamdan dahi yoksun bırakmadan
evreni
Sevip dirilmeyi şerh düşmeli ömre
Yaratandan dolayı yaratılmış her
hücreyi
Kanıksadığımız aşkın haresinde…