İz düşüyor Tanrı
Varlıktan doğan hangi sure ise
Yüreğin imleçlerinde gergin bir yürek
sesi
Zamanı zabıt tuttuk işte
Melekler her daim tanık düşlerimize.
Günü kurtardık
İnsanlığı öldürdük.
Bir gittik bir daha gittik
Sonra dönmeyi beceremedik.
En çok sözümüzden döndük.
İfşa ettik ta arşa kadar.
Aşkı biledik
Derinlerde yittik
Namert bir isyanı dillendiren kötüyü
Lav ettik sonramızı da sır belledik
Kaydı kuytu olmayan gölgelere diş
biledik.
Efkârın izini sürüp
Bağdaş kurduk hicvine şairin;
Zanları eledik
Kuş misali tedirgin ve ürkek
ötüşlerde
Doğadan medet umduk
Sahip çıksın diye her öksüze.
Yetim olmayı yediremedik bazı bazı
Kardık, küredik ve kanadık usulca hem
de nasıl.
Yâd ettik miski amber düşleri
Koyu göğün rahmetine atfettik aşkı
Uyuduk aymazlığında hüznün;
Kurudu her bir hücremiz
Katmerli güller sunduk ihlâslı
yüreklerde
Fink attık zalimin şerrinden
kaçtığımız
Umudu baş tacı yaptığımız…
Derdi veren de O’ydu dermanı da;
Dillenmedik sadece dinginliği diledik
Dilenmedik sadece huzuru istifledik
Her gün bitiminde
Koyunun gizeminde
Saf tuttuğumuz dost meclislerinde
Büründük özümüze
Süzüldük göz göze geldiğimiz
Haşmetiyle enginlerin
Sığlardan kaçtık
Bir isyanı perdeledik her çöküşte…
İrtibat kurduğumuzdu aklandığımız;
Aklandığımız değil miydi iyiliğin tecellisi?
Düş kurduk içimiz burkuldu;
Sustuk içimizdeki yarendi ihbar
ettiğimiz;
Yalnızlığın sihriydi her aşka
düştüğümüz.
Mecali olmasa da benliğin
Sefasını sürdük erdemin;
İri gözlerinde kuşların;
Yufka yürekli anaların dilindeki
niyazlarla
Örtündük.
Düştük ama yenilmedik
Dündük belki ama
Yarından yana ümitli
Vakur edasıyla kelimelerin
Şahlandığımız hüzne atıfta bulunduk
İçimizdeki ilahi aşkı taşırken
sonsuza
Mizacımız kadar dolduk
Miadımız kadar tükendik
Bilumum neferi siper bildik
Zamanı tehir ettik
Ve yerli yersiz korktuk.
Ne de olsa zamansız sevmiştik aşkı
daha çok
Kendimizden;
Sehven yenik düştüğümüz gölge misali
İzlendik adım adım
Bir tutam sevgiyi dilendik
Ömürlük aşkı devirdik satır satır
Bir içimlik şiirlerde demlendik için
için.