Şimdi yosun tutan bir anıyı azat etme
vaktidir.
Sanrıların uyuttuğu
Sancılı yüreğin de
Ölme hakkının elinden alındığı
Satırlarda süzülmek vaktidir,
Dillenen acıları yâd edip
Yaren bildiğimizi baş tacı edip
Gömülme vaktidir zamanın ayaklarında
Kuytuya çekilmiş karanlığa…
Miadı dolmuş bir şiirin
Basireti bağlanmış dizelerinde
Hoyrat bir rüzgârca efkârı mimleyip
Gözlerine mil çektiğimiz nefretin
Ölüm vaktidir.
Sıradan bir günü unutmamak,
Sıradan bir vasfı dolandırmak
Belki çöküşün izlerinde
Çürüğe çıkan hangi yürekse
Kalpazan sevgilerin ellerinde
Sömürülen gölgenin de yitimiyle…
Var olma vaktidir.
Şüheda edilmiş hangi izlekse
Belki yorgunluğun beli bükülüp de
İnsani reddinden insafsız seyrini
Âlemin,
Devirmek yılları
En devingen duyguların mahreminde
Soyutlanmak sevgi makamından
Sevip dillendirdiğimiz ömrü
Yitirmek mi?
Aşkın azığa alındığı bir detayda…
Zaman mihrabı yüreğin;
Azat edilmiş her insan
Basit bir teferruat
Oysaki mutluluk saklı değil mi o ufak
detaylarda
Üstelik hacmi olmayan hangi duyguysa
Tekerrür eden bir yanılgı
Başa dönüp de döngünün
Fikrine sunmak hürriyeti.
Göğün kayıp sarkacı;
Kayıpların deli fıtratı
Aslında doğaya hücum eden yorgun
Vicdanın tekdüze varlığı
Yine sorumsuz kimse
Sorunlu bedellerde
Bir bir tefekküre daldığımız…
Zamanın da nabzını alamadığımız
İnsanlığın tefrişi
Gidip gelmelerin vücut bulduğu
iklimlerde
Şahlanan bir maruzat kimince
Ya da yükümlülük sevip dillendirip
kendimizce.
Bir sonrası mı?
Elbette saklı mizacında ömür yettikçe
Endamlı bir son dilerken için için…