Ürkünç bir yalnızlığını duasında bir
sureyim ve zamanın katlarında bir üst geçit.
İmlerin derdinde değilim ama derdimle
iştigalim epeydir belki’lerimi hayra yorduğum her belli mazeret yine öykündüğüm
doğanın katmanlarında bin bir satıra denk düşüyor.
Varlığın hutbesini henüz okumadım
aslında aksıran iç sesime çok yaşa, demeyi bile unuttum unutalı, görünen o ki;
içimin şebekesinde hummalı bir çalışma var.
Elim varmıyor, diyemem.
Dilim varmıyor, demeyi asla
düşünmedim.
Aklım eriyor madem gerçeklere ve yalanlara
belki de doğuştan tümlenmedi söylemlerim.
Kıt kanaat geçinen dar gelirli bir
şiirim belki de dar okurlu ne de olsa uzamında şiirin ben enginlere kucak
açıyorum aslında geniş bir perspektifte yenilmişliğin damgasını basıyorum her
yeni gün.
Umudun adı yarınsa.
Dünde takılı kalmak marazalı bir
alışkanlıksa.
An’da kayıt altına alıyorum yüreğimin
atışını bazen tavan yapan bir hüzün; bazen yarım kalan bir hikâye ve genelde
mutluluğa eriştiğim şiir benzeri içimin döküntüleri…
Mamaların can yakan tınısı.
Donanımlı bir mevsimde dona kalmak
gibi.
Dolaylı bir sunumla dirsek teması
yaptığım.
Övündüğüm değil asla ama öğütüldüğüm.
Yürüdüğüm de değil adeta
sürüklendiğim…
Bir menkıbe.
Bir sıfat.
Bir yörünge.
Bilinmezin ta kendisi.
İçimin coğrafyasında irili ufaklı tepeler
ve ovalar ve ırmaklar tıpkı ömrün külliyatında doğurgan hüzne kılıf biçtiğim
şaibeli bir ölçüm.
Ölen yıllarım belki de yıldırım
hızıyla sevdiğim nice insan belki hiç, demenin çağrısında; ben de varım,
diyebilmenin yasası.
Tümden gelen.
Tüme varım.
Yarımlardan bütüne tekabül eden bir
ölçüm.
Can simidi olmayan bir yaralıyım ve
düştüğüm denizin dalgalarına muhalifim ne de olsa içimdeki bunca kıpırtı med-
cezir etkisi yapmakta.
Bir yaprakta saklıyım belki bir
çiçekte belki de doğanın teneffüs ettiği malum hislerin tepesinde bir duygu
kümesiyim yine varlığımın hutbesi aslında aşkın da ta kendisi iken ne de olsa
benim diğer adım aşk…