ATATÜRK  HEYKELLERİNE  SALDIRANLARA  NEDEN  MECZUP  DENİLİYOR? GERÇEK  MECZUPLAR  KİMLERDİR?


Başlıktaki  soruyu  cevaplamak  için  öncelikle  meczup  ne  demektir  bir  bakalım.

Meczup: Bir inanışın ya da bir duygunun verdiği coşkuyla kendini yitiren, kendinden geçen  insanlara  diyoruz.

Yani  meczup  cezbeye  kapılmış  insan  demektir.  Cezbe  ise  yukarıda  da  belirttiğim  gibi  bir  inanış  ya  da  bir  duygunun  verdiği  coşkuyla kendini  yitirme  halidir.

Günümüzde  ise  meczup  dediğimizde  her  ne şekilde  olursa  olsun  aklını  yitirmiş  insanlar  aklımıza  geliyor  ki  aslında  yanlıştır.

Meczup  sürekli  olarak  aklı  yitik insan  değildir. Ya  da aklını  yitirmiş  olsa  bile  öyle  dandik  sebeplerle  değildir onun  aklını  yitirmesi. Hatta  gerçek  meczup mu  akıllıdır  yoksa  kendini  akıllı  sanan  bizler  mi  tartışılır.  Ancak  geçmişte  olsun  günümüzde  olsun  hiç  hakketmeyen insanlara  meczup  demişiz.  Oysa  meczupluk  aslında  üstün  bir  makamdır. 

 Mesela günlük  yaşantısında  gayet  normal bir  insan  bir  futbol  maçında  hele  de  tuttuğu takım  gol  atmışsa  birden  çıldırır.  Kişilik  değiştirir. Üstünü  başını  parçalar.  Bağırmaktan  sesi kısılır.  Hatta  gölü  atana  ''  Seninin  daşşaklarını  yiyim  ben ''  bile der. Oysa  golü  atan  ''  Buyur  ye  madem ''  diye  uzatsa  yiyeceği  filan  yoktur. Böyle  bir  fanatiğe hiç  hakketmediği  halde meczup  deriz. Mesela  Fenerbahçe'nin  Rambo'su  buna  en  güzel  örnektir. 

Mesela  Tarkan'ın bir  açık hava  konseri  var.  Genç  kızlar  çığlık  çığlığa  bağırıyorlar. Tarkan  az  o  tarafa  dönse  çığlıklara  ağlamalar  karışıyor.  Ona  dokunabilmek için koruma görevlileriyle  resmen  kara kucak  güreş  tutuyorlar. İşte bu cezbe  halidir ve o zavallı  kızlar da  meczuplardır ama  dandik  meczuplardır  tabii  ki. 

Rahmetli  Müslüm  Gürses'in  konserlerinde  görürdük.  Millet  jiletle  kendisini  doğram  doğram  doğardı.  Bunlar meczuplukta  zirve  yapmış  insanlardı  tabii  ki. Ama  dediğim  gibi  gerçek  manada  meczup  filan  değillerdi. Meczuplukla  alakası  olmayan  sapıklardı. 

Bir  de  sık  sık   sosyal  paylaşımlarda  gördüğümüz  çeşitli  tarikat  zikirleri...Mesela  Aczmendiler zikir yaparken öylesine  meczuplaşırlar  ki (!) onların  kafa  sallama  hızına  Heavy  Metalci  çılgınların  ulaşabilmesi  mümkün  değildir  ki   gerek  Metalciler  gerek  Aczmendiler  ve  benzerleri  benim  nazarımda  meczup  filan  değillerdir.  Onlarınki  bir  çeşit  sapıklıktır  ki  bunun  meczuplukla  bir  alakası  yoktur. 

Gerçek  cezbe  elbette  ki  bunların  hiç  biri  değildir; gerçek  meczup  da  saydığım  bu  gerzeklere  asla  benzemez. Gerçek  meczup  ayağına  saplanan  okun  namaz  kılarken  çıkartılmasını  isteyen  Hz.  Ali'nin namaza  durduğu  anda  dünya  ile  ilgisini,  irtibatını  tamamen  kesmesi  halidir. Meczubun  bu  dünya  ile  ilgisi,  alakası  yoktur. O  bambaşka  bir  alemin  insanıdır. 

Neyse...Ana  mevzuya  dönelim  tekrar.

Atatürk  heykellerine saldıran,  10  Kasım  törenlerinde  ya  da  direkt  Anıtkabir'de  zaman  zaman  ortaya  çıkıp  ''  Putlara  tapmayın ''  ve  benzeri  sözler  sarf eden  insanların  meczuplukla  ne  alakası  var?  Veya   Atatürk  heykellerine  saldıran  insanlar  bir anlık  ya  da  tamamen  akıllarını  yitirmiş  insanlar  mıdır? Kesinlikle  hayır. Bir  iki  tanesi  belki  ama  tamamı  meczup filan değildir bu  insanların.   O  halde  niçin  bunlara  meczup  diyoruz?  İşte  bunun  hikayesi oldukça  ilginçtir. 

Bilindiği  gibi 1932- 1950  Yılları arasında  ülkemizde  ezan  Türkçe  okunuyor,  namaz  tekbirleri  Türkçe  olarak  getiriliyor, hatta  Kur'an  sureleri  namazda  Türkçe  olarak  okutuluyordu. 1941  Yılına  kadar  bu  durum  kanunlarla  belirlenmiş  bir  durum  olmamakla  beraber  uygulama  böyleydi.  1941  yılında  ise  kanun  çıkarıldı  ve  kanuna  uymayanlar  cezalandırılmaya  başlandı. 

İşte  bu  dönemde  ezanın  eskiden  olduğu  gibi  Arapça  okunmasını  isteyen  insanlar  bu  uygulamalara  ve  kanuna  tepki  olmak  üzere  yaşadıkları  köy,  kasaba  ya  da  mahallelerde köyün/ mahallenin  akıl  hastalarını  minarelere  çıkartıp  onlara  Arapça  ezan  okutuyorlar,  ezanı  Arapça  okuyan akıl hastası  yakalanınca  da  ''  Yahu  meczubun  tekidir  o.  Ne  yaptığını  bilmez  ''  gibi  laflarla  savunmasını  yapıyorlar,  çoğu  kez  de  minareye çıkıp  Arapça ezan  okuyanın  gerçekten  de  ruh  sağlığının  yerinde  olmadığı,  bu  sebeple  cezai  ehliyetinin  olamayacağı gerekçesiyle salınıveriyordu  bu  garibanlar. 

''Meczup''  ifadesini  zamanın  gazetecileri  de  çok  tuttu  ve  meczuplukla  uzak  yakın  alakası  olmayan  ama  Türkçe  ezanla  ilgili  kanuna  muhalefet  eden  ya  da  Atatürk'ün  maddi  veya  manevi  şahsiyetine  alenen  hakaret  edenlere  '' Meczup ''  denilmeye  başlandı.  ( 1. ve 2.  Resimde  de gördüğünüz  gibi ) 

Öyle  ki Süleyman  Demirel  döneminde 10  Kasım 1994 de Anıtkabir'de ''Putlara tapmayın,  Allah'a  tapın''  Diye  bağıran Mahmut  Kaçar( 3.  Resim )  için  de bizzat  Süleyman  Demirel  '' Meczup  ''  ifadesini  kullanmıştı. Oysa Mahmut  Kaçar daha  sonra '' İdama  gitsem  de  içim  rahat '' ( 4.  Resim )   Diyecek  kadar  aklı  başında  bir  insandı  ve  yaptığı  bir  anlık  cezbe  hali  değildi. ( Resim  19.01.1995  Milliyet  Gazetesinden ) 

Ve  maalesef  günümüzde  de  bu  tiplere  halen  meczup  denilmektedir. ( 5.  Resim 19.08.2017 tarihinde  Diyarbakır'da  Atatürk  Heykeline  yapılan  saldırı ile  ilgilidir. ) 

Mesela  Atatürk  heykellerini  yakan  pkk lı hain  şerefsizlerin  meczupla,  meczuplukla  ne  alakaları  vardır? 

Velhasılıkelam bence  bu tür  eylemleri  yapanlara  '' Meczup ''  demeyelim.  Ha,  ''Gerçek  meczup  kimdir?''  Diye soracak  olursanız.  Mesela  Şems'tir,  İbrahim  Ethem'dir, Yunus  Emre'dir, Somuncu  Baba'dır,  Hallac-ı  Mansur'dur.   

Özellikle  de  kofiden  bayılma  numaraları  yapan  Fetö  gibi  hainlere  sakın  meczup  deyip  de  gerçek  meczupların bedenini   ya  da ruhlarını  rencide  etmeyelim.   

( Atatürk Heykellerine Saldıranlara Neden Meczup Deniliyor? Gerçek Meczuplar başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu