Ömürlük bir telaşı satırlara
bölüyorum şimdi ve teyelli o yakamdaki ünlem ibaresini yok sayıp sadece bir
virgül hükmediyor içimdeki sessizliğe ve kayıtsız kalamadığımın da ihbarı iken
kaleme aldıklarım.
Günü kurtardık yine, değil mi?
Sonra da tüm bozuklukları atıp
kumbaraya yarınımızı güvenceye aldık.
Delişmen bir fıtratım olduğu
sanısıyla iz sürüyorum ya da kalben sevdiğim kim ya da ne ise peşine düşüyorum
yaman bir avcı gibi aslında bir detektif benzetmesi yapsam daha yerinde olur
çünkü sevdiğim insanların avcısı değilim sadece koruyucusuyum.
Kendime güldüm şimdi: hani, bana mı
kaldı korumak?
Evet, bana kaldı üstelik kim ise bir
dost ve kim ise yüreğiyle yaşayan elbette sevdiği insanlar onun kanatları
altında toplanmalı. Peki, senin bu olup bitenlerden haberin var mı hele ki ben
dün sana; boş ver, demişsen.
Bu, belki de benim ayıbım, can tanem
ne de olsa bunca üzüntü ifrata kaçtı mı içime kapanmakta buluyorum çareyi.
Başka bir şık elbette mevcut iyi de ben sürekli baş ağrısı mı olacağım?
İşin içinde dostluk ve güven varsa…
evet, ben bir baş ağrısıyım.
Hangi izlekte saklı bunca duygu? Ne
sen sor ne ben söyleyeyim. Tetiklenen bir duygu ansızın beni kucaklayan; varsıl
bir yörüngede sabit kalmak adına mecburum ben tüm olanları açık seçik izah
etmeye.
Olan ne, peki? Ya da; kapsama
alanında neler kayıt altında?
Bunu ben asla bilemem ne de olsa
omzumdaki meleklerin ne yazdığını bilemiyorum tıpkı saniyeler içerisinde
zihnimi boşalttığım şu boş sayfaya neler düşeceğini de bilemezken.
Kayıtsız şartsız duyguların
hükümranlığı ve yüce Yaratan bizleri koruyup gözetirken, biz insanların da
dostluk meşalesi altında birbirine sahip çıkmasının gerekliliği.
Hangi kulvardaysak.
Hangi butona basıp da neye sebebiyet
vereceğimizi bilemezken.
Bir kuramdan çıkıp da yola aslında
basit bir denklemi bile çözemezken…
Çok insan tarafından terk edilmiş
sayısız insandan biri olsam bile geriye dönük yüzünde hayatın ne geçecek elime?
Ya da düne meyyal bir eksende ben hep
maziyi mi eşeceğim?
Akla zarar: bu anlamda aydınlık
yüzümle geldim ve karanlık addedilen yüzümde asılı kalan sıkıntı ve acıları yok
sayıp yeniden geldim başucuna.
Sevip sevmediğini sorgulamıyorum
çünkü eminim senden.
Yediemin gibiyim bu aralar.
Çöreklenen bunca yanılgı ve bunca ihtimal aslında sonlanmasını arzu etsem bile
bazı şeylerin asla da istemiyorum hani ne de olsa götürüyorum bir şekilde bu
tekneyi hele ki gönül gözüme sadık ve vazgeçilmezim ise sevdiğim insanlar.
Sebepsiz sevenlerdenim ben hele ki
bir de sebep buldum mu sevmek için ve dostluğun dokusunda pay sahibi isem ben
bu güzel yürek birlikteliğinin…gerisi zaten geliyor ve daha bağlanıyorum ben
dostlarıma hele ki güven duygusunun en yüklü pekiştireç olduğunu düşündük mü…
Makul sınırları var hayatın ama
dostluğun sınırları asla ihlal edilemiyor en azından ben kırmamak adına
sakınıyorum gözümden bu anlamda sessizliğe bürünüyorum sonra da yanlış algılara
sebebiyet verip duyarsız bir insanmışçasına addediliyorum.
Her gün yeni düşüncelere sevk ediyor
beni bu tanrısal yoğunluk evet: İlahi Aşka uzanan yolda bunu mal ediyorum ben
kendime.
Çok haşmetli seviyorum ben insanları.
Zalimden yana ise korkum yok zira
İlahi Adalet her daim zuhur ediyor üstelik ben bilmeden her şey bir anda olup
bitiyor.
Ölümsüzlüğe inanmak aslında keyfe
keder bir duygu. Bazen ölüm denen mefhum seni korkuturken hele ki söz konusu
sevdiklerin ise zaten senle bunu defalarca konuştuk belki de seni dertlerimle
sıkmamak adına bu sığındığım sessizlik.
Yaşımın hiç önemi yok ne de olsa hiç
birimiz kazık kakmayacağız bu düzeneğe lakin ruhlarımız ve duygularımız asil
bizim en azından öyle olmalı.
Durağan bir ömür gözüken ve benim
kime ne hesap vermem gerekir, bunu da bilemezken.
Muaf olduğum çok şey var belki de
benim müdahil olmaktan çekindiğim…bu çekince ya da bu tercih belki de çok
isabetli bir seçim değil lakin zarar görmek istemiyorum artık bu anlamda
yüreğimde saklı insanların ne kadar önemli ve değerli olduğunu Rabbim bilse
bana yeter.
Sanırım sevgiyi telaffuz etmek çok
kolay geliyor insanlara ve ben nasıl da kolaylıkla inanıyorum karşımdakine ama yüreğimle
hissedip yüreğimle yanıt vermişken hiçbir şey beni geri döndüremez.
Kırgın olduğum çok insan var belki de
en çok kendime kırgınım: kendime bizzat yaptığım zulüm ve yeri geldi mi nasıl
övünürüm dünümle oysaki hiçliğimin mezarında yaşıyorum ben adına varlık denen
kehanetle ben nasıl da rahvan bir atı mahmuzluyorum.
Şemsiye açtığım yağmurlu bir gece
aslında öykündüğüm rahmetin doğama sunduğu huzur ve içime verdiği ferahlık.
Kuluçkada olan korkularımı iyi kötü
öldürüyorum ama ölmeyen çok şey var bana dair.
Ve insanlara.
Hala sevebiliyor olmayı becermek de
akla zarar hani hele ki buna bir de güven duygusu eşlik etti mi: tıpkı seninle
aramızda kurulan o özel bağ.
Ritmi olmayan bir şarkının
koynundayım an itibari ile yağmur pencereyi döverken ben huzurla yazıyorum bu
satırları soğuk bir Aralık gecesinin duvarlarından yansıyan ışıkla içim nasıl
da dingin.
Gök delindi sanırım ve az sonra kopsa
bile kıyamet ya da savrulmayı ümit ettiğim o tufan… felaket senaryosu yazdığımı
filan düşünme hani ne de olsa biz neler yaşadık bu güne değin abla-kardeş.
Metazori olmadan sevdiğim ve acı
çektiğim ve içimdeki neşeyle savurduğum kahkahalar hele ki huzurun da ayak sesi
iken zamanın sunumu ve götürdükleri.
Bir bardak çayın özlemi var içimde.
Ne de güzel bir atmosfer işte,
insanın kendini kendine tanıttığı ve sunduğu ve bu şekilde hayatla barışık
olduğu ve hala insanlardan yana umutlu iken…
Sevgimle güzel kardeşim…