Görgülü bir milat, şiirin yıl dönümü
bir de tutarsızlığımın miadına hücum eden kayıtsız bir varlık.
Bir temenni dillendiriyorken bir
nebze de olsa süt kokan düşlerime sahibim ve aynı zamanda muhalif.
Tensiye ettiğim o serbest düşüşte ben
dış mihrakların kudretine talibim ve şimdi ısı ayarımı yapıp içimdeki pimi
çekeceğim.
Gölden yansıyan huzurun teninde bir
düş çukuruna düşüp de içinden çıkılmazlığında örtülü umutsuzluğun, ben bakir
sancılardan nasipleniyorum.
Ne meymenetsiz ne de tıynetsiz bir
yıl dönümü sadece uçkuruna düşkün imgeleri ayıklayıp baş tacı yaptığımın ölüm
dönümü.
Önce hayallerimi boğdum ıssızlığın
sularında sonra da su olup yağdım Aralık kadar ketum ve kayıtsız bir ayda
mustarip olduklarımın da iz düşümünde yol ayrımına girdim sakilce.
Toprağı öpüp.
Ölücü imleri de gömüp.
Sırasız basireti bağlanmış hediye
adeta evrenin sunumunda bazense kayıpların rücu ettiği o temaşa.
Kırık notalar.
Kırıkları yüreğimin.
Kırığı şu muhalif dünlerin.
Şafağın seyrinde vücut bulan bir
aydınlık öncesi belki de.
Detone olmuş sopranonun eteğine basıp
da düşmezden önce orkestra şefi ben sadece hayatın ayyuka çıkan türkülerini
mimliyorum içimdeki mızrap kadar vaveyla yüklüyken evrenin son günü.
Evrenin ve senenin de en acı
mağlubiyeti.
Mağduriyet tema’sı belki de gözümü
sakınıp bastıbacak bir şiir yüklenip ben tüm kırıntılarını şiirin bir bir
dağıtırken boşluğa yeni şiirler yazmanın da vesile olduğu o sükûtu dilenen aciz
varlığımın her zerresine ait olan bir kesirli sayı gibi mübarek bir açılım
sunduğum.
Şimdi bayat bir arya göğün nakaratına
eşlik eden derken hicvi ömrün tam teşekkül bir sağlık raporu sunarken heyet
başkanı.
Ötenazi yapmanın da bir anlamı yok ne
de olsa yeniden başlayacak aynı terane bizler yeryüzünde talim yaparken bir
yandan ruhumuzun acılarını dindirmek adına yeni acıları evlat edindiğimiz.
Sülün bacaklarında kalabalık şehrin
değil mi ki yalnızlığı ayan beyan sırıtan yeryüzünü dokuyan hangi terziyse
helal olsun iğnesine ipliğine.
Soytarı acılar kurulundan çıkan
karara göre 2018’in içinde ukde kalmış bu devasa acılar kuramına müdahil olup
da hala nasıl oluyor da gülümsemenin provasını yapıyorsam şehir yenik düşmeden
yeni seneye.
Almadığım yılbaşı biletleri.
Kutlamadığım bir yılbaşı.
Kutsanan acılarımın nezdinden ben
sadece temkinliyim ansızın ayağına basıp da şanssızlığın anlamış değilim hani;
nasıl oluyor da aynı filmi hep senenin son günü görüyorum, diye.
Niyetim belli.
Fikrim de zikrim de tep terennüm
ehli.
Hatırşinas bir Noel Baba mı yoksa
akan bacamın içinden soluyan ve küfreden artık kim ise bacayı daracık yapıp da
ümitlerin geçişine engel.
Bir tangoda.
Bir serenat öncesi.
Basit bir yürek işçiliği gibi gözükse
de aksayan yüreğimin gözyaşına şahit tuttuğum o bir içimlik şiirlerim.
Mecazi bir firar benimki hem öncemi
ihya ettiğim hem de kulvarında yenikliğin batıl bir düş kadar esefle sitem
ettiğim hiçliğimin teyakkuzu.
Görüntülerin ihlalinde şafağı atan
gökyüzü kadar da engin midir ne içimdeki saltanat ve ben hala fıtratımın
taarruzuna yenik düşen mülteci imlerle bir barış antlaşması imzalama isteğindeyim?
Muteber bir son dilemiştim oysa.
Ben katıksız severken katıksız eşlik
etsinler istemiştim.
Kimlik mağduru ve kinaye yüklü
mizaçların uzağında durmak adına ben tüm deli fişek öğeleri bir sepete doldurup
kendime yılbaşı sepeti yapmanın verdiği memnuniyet ve mağduriyet ile kezzap
döküyorum evrenin maskeli yüzüne.
Şimdi şahit olsun yeryüzündeki
melekler.
Gölgemi bulur bulmaz düşeceğim
yollara ve inhisarında beyitlerin ben beyhude şiirlerle kazacağım toprağın ölü
dokusunu demek ki yaşamak için hala nedenlerim var.
Zaman bir tılsım.
Aşk ise handikap. Kılığım kıyafetim
uygun geceye.
Saçlarım atkuyruğu ve ben
seyrüseferindeyim son günün; acının da yıl dönümü olmasın diye tüm dualarımda
eksik etmediğim sevdiklerim hatta bihaber iken Tanrı sadece benim beni bana
sunsun diye ve göz kırpışında siyah gecenin.
Deli fıtratımın mülteci yolsuzluğu
sayesinde artık nasıl gözden düştümse belki de benim gözümde beş para etmeyen
şaibeli fısıltılar yine içimdeki yetimin başını da okşamasın hani hiç kimse.