Kirli bir gürültüyü kucaklayabilir
evren:
Baş aşağı düşmekle dimdik durmak
adına
Yerle yeksan ruhumu tamamen lav
ederim de;
Bilinmezin gücünde kudret soluduğum
Işıyan gökyüzünde laleler doğurduğum
Bir de öykündüğüm gök kuşağına inat
Siyahlara büründüğüm.
Temenni benzeri içimdeki ikramlar:
Mahzun bir düşü bile yutabilirim;
Aç ruhum; insana aç ve sevgiye
Mahremiyetin dokusunda
Kim ise bana yoldaş…
Sonrası yok işte tıpkı
Hayallerimi sonsuzluğa uğradım o gece
Aşkın tellerinde yürüyen kalbimle
Kendimden geçtiğim katran karası
gece:
Aslına bakacak olursan;
Muradımla eşleştiğim her gece
Rüyalarım kundaklanırken
İçimdeki maviyi emanet ettiğim
gözlerinde, anne.
Şimdi vuku bulan bir rahmet;
Aşkla inancın dansı;
Ellerime sinen anne kokusu;
Öpe öpe doyamadığım çileli ellerin
Çocukluğumda yüzümde fink atan
çillerimden de
Ne çok çektiğim:
Hani kırmızı saçlarıma dokunan
ellerinle
Ördüğün iki yandan
Tam da çocuk meziyeti idi
Akça pakça tenimde
Pembenin efkârı.
Elanın hangi tonuysa gözlerimden
Fışkıran ne çok rahmet
Sevdiğime ve de sevileceğime delalet.
Bir buyurduğum kendimce
Bir de kutsanan hüznüm
Kim bilir kimin ellerinde can bulan?
Ah’larımı yok saydığım her akşam
Yanıp yanıp hala da pişemediğim
Oysaki kısık ateşte yaparsın sen tüm
yemekleri
Altını açıp da sonuna kadar
Fıtratımı demlediğim çaydanlığın
İçinde fokurdayan iç sesim:
Muteber bir lisanla kimi sevdimse…
Yok işte gerisi:
Ne de ahkâm kesen insanlığın tayfası
Ellerinde iri puntolu övgüler
birbirlerine
Bana geldi mi…
Sen söyle anne:
Sevmek sadece benim görevim mi?
Hani saçıma doluşan kelebeklerin
müridi
İçimde aksamayan tek ses
Elimden değil yüreğimden gelen bir
doyumsuzluk
Sevgiyi kutsayan Tanrının
En yakın tanığıyım işte:
Mücbir sebeplerle çıkmışken yoldan
Çok çok insan
Metazori mi olmalı sıcak bir selam?
Göğün temenni ettiği rahmeti
Öğrendiğim gözlerinde
Ben yalpalayan bir yavru serçe
Ne zamanki serilsem yüreğine…