Tembel bir çekirge olmakla
övünüyorum;
İçimdeki sekmeleri her atladığımda;
Aslında biliyorum ki;
Hayat atlıyor üzerimden:
Hani üzerine pul yapıştırdığım
zarfların
İçi boş duvaklarda
Bir gelin edasıyla süzüldüğüm
Yorgun merdivenlerin her karesinde;
Hangi kareye denk düştüğümü bilmezdim
oysa ben.
Ne anlık bir izlek
Ne de öz-çekim denen illet:
Kafir ama akıllı cihazlarda
Amuda kalkan elem yüklenmiş benliğim
Belki de elim sende, demeyi
En özlediğim.
Kayıp bir pul da olabilirim
Yüreğe ırak bir mektup bazen
Ne çok devşirdiğim ayan beyan:
Bir iklimin sırt döndüğü
Bir de ikilem yüklü eylemlerin kare
kökü:
Güldüğüm çok güldüğüm hem de:
Satırlara denk düşen iç sesim
Kopup gelmiş olsa olsa
Yarın öbekli umutların çatısında
Uzanıp serildiğim.
Zamana yenik düşmekten men ettiğim:
Bariz yükümlüyüm;
Bam teline basıp efkarın;
Dar açılı bir göğün penceresine
Tüneyen yalnızlığın bilançosu:
Bazen muhalif bazen muzdarip;
Perhizindeyim umutların bazı bazı:
Yanılmak, yana yakıla
Serptiğim mevsimin nidalarında
Rüzgarın tutup da kulağından
Mezarıma serildiğim her molada
Rüya denen cinnetin fiyaskosu hepi
topu
Karla yıkadığım yüzümü nasıl ki
yalan;
Şükürler olsun ki;
Çamura bulanmadığım kanlı isyan.
Zıvanadan çıksa da balyalarca hücre:
Bazen içimde büyüyen yorgunluk
Kanıtsız ve kayıtsız bir diriliş
Kimin öldüğü değil
Öldürene dönük yüzünde sessizliğin;
İri puntolarla haykırdığım da cabası
mevsimin;
Sayın şair;
Burada balla kestim lafını
Ya da en güzeli;
Bir durak sonra ineyim
Hüzünler durağını da geçtik madem…
Bir kare de olsa gülümsediğim
Sanma ki metazori;
Hala nasıl da saklı çocuk neşem
Varsın zıvanadan çıksın cümle alem.