Kutladığım şafağı
kanatırken için için
Kıtlandığım her
şerbette bir ikram adeta
İçimin kefeninde örtülü
düşler
Belki çok ırak
mutluluktan
Lakin andığım kadar
Yaratanı
Göz ardı ettiğim
ehemmiyetsiz bir boşluk:
Her kutsal cümleyi
sunup da
Tekerinde şiirlerin
yana yakıla yaşamayı meşk
Eyleyen oysaki oysaki…
Beyhude bir ikram
benimki
Evren altın tepside
sunsa da şiirleri
İçime çöreklenen bir
heyelan
Tabutun kapağından
baktığım ölümlü âlemi
Elimle iteklerken eşref
saatimi.
Kuytuların mahreminde
serildiğim aşikâr;
Köhne bir düş’ü
düşürmezken dilimden
Her rüyayı hayra yorsam
ne mi olacak,
Demenin de ötesinde
kundaklanmış benliğim
Ne uğruna?
Sıfatlar sarı benizli
notlar aslında
Her elime aldığımda
ruhumun hitabesini
İçime döşediğim bunca
kumpası
Artık tedarik eden her
kimse.
Bir kıyas ya da kıstas:
Hadi, ihbar edin
yazmadığım tüm imleri:
Çok sular aktı ilk
yazdığım şiirlerin altından madem
Koyu bir göğü içime
sığdıramadığım mı yalan?
Kayıtsız izleklerde
Buhran geçiren mazlumun
sırtından
Hayatı kurcalayan ne
çok iblis:
Belki tahakküm belki
eziyet
Belki de yarı zamanlı
bir ömür benimki:
Kim öle kim kala, dedim
diyeli
Matemin beti benzinin
atmasına vesile
İçime doluşan bunca
zalim
Ayıklarken ellerimle
ite kalka
Yürüdüğüm ne hezeyan
Ne koca bir yalan.
İçimi örttüğüm gizem
Ellerimle dizdiğim her
mermi
Bir içime bir şiire
boca ettiğim bunca elemi
Deşerken kimisi sahte
bir gülücükle.
Aklımın minvalinde
koşup yorulmaksa ne elzem
Ne de tükenilmişlik:
Göğün tepesinde
buluşmak adına rahmetle
Bu şiiri de saldım bilinmeze…