Yeşil Yol’un Gerçek Hikayesi Daha Da Acıklı
YEŞİL YOL’UN GERÇEK HİKAYESİ DAHA DA ACIKLI
Benim nazarımda dünya sinemasının gelmiş geçmiş en güzel
filmlerinden birisidir ‘’ Green Mile’’(Yeşil Yol ) ve sanırım bu filmi ülkemizde
seyretmeyen yoktur. En azından bir edebiyat sitesinde yazı ve şiir yazan,
veya okuyan herkesin bu filmi izlediğini
düşünüyorum.
Defalarca seyrettiğim bu filmi tabii ki anlatmayacağım sizlere.
Yeşil yol aslında Stephen King tarafından altı ciltlik bir dizi roman olarak
yazıldı ve film olarak beyaz perdeye düşmeden önce altı bölümlük bir dizi
olarak 28 Mart 1996- 29 Ağustos 1996 Tarihleri arasında yayınlandı. 1999 yılında
da beyaz perdeye aktarıldı. Bu arada altı ciltlik kitap tek cilt halinde piyasa
sürüldü ve en çok satılan kitaplar içerisinde yerini aldı.
Yeşil Yol filminde özetin de özeti
olarak iki küçük kız çocuğu öldürmekle
suçlanan dev gibi bir zencinin hapse
konuşu, hapiste gösterdiği mucizeler ve sonunda elektrikli sandalyede cezasının
infaz edilişi anlatıyordu ve tabii ki suçsuzdu o dev gibi zenci.
Stephen King bu romanı kendi hayal gücüyle kurgulamıştı ama ona ilham veren
gerçek yaşanmış bir olay vardı.
Evet, Yeşil Yol’un gerçek hikayesinde de iki küçük kız çocuğunun öldürülmüş
olması vardı. Katil olduğu iddia edilen kişi aynen filmdeki gibi bir zenciydi.
Aynen filmdeki gibi elektrik sandalyesine
oturtularak idam edilmişti. Bunlar benzerliklerdi. Ancak gerçek yaşanmışlıkta
mahkum, filmdeki gibi bir dev değil tam tersine kuş kadar canı olan on dört yaşında
bir çocuktu ve bu çocuğun herhangi bir mucizevi gücü de yoktu.
1944 yılında ABD'nin Güney Carolina eyaletindeki
Clanderon şehrinin Alcolu ilçesinde cereyan etti olay.
İnsanların genelde kereste fabrikasında işçi olarak çalıştığı ve güzel bir
değirmeni olan bu kasabada o yıllarda komşular birbirine güvenir,evlerin
kapıları asla kilitlenmezdi. Yabancılar açık kollarla karşılanırdı. İnsanların
kendilerini güvende hissettikleri huzur dolu bir kasabaydı Alcolu. İşte bu
kasabada 23 Mart 1944 de on bir yaşındaki Betty June Binnicker ve yedi yaşındaki
Mary Emma Thames adında iki kız, birden bire kayboldu.
Bütün gece boyunca yapılan aramalarda kızlardan bir ize rastlanmasa da ertesi
gün iki kızın da cesetleri bir su kuyusu yakınındaki içi su dolu bir çukurda
bulunmuştu. Kızlar kafalarına vurulan oldukça sert bir cisimle öldürülmüş ve çukura
atılmışlardı.( Bazı anlatımlarda direkt kuyuya atıldığı söyleniyor.)
Peki bu iki küçük kızı kim öldürmüştü?
Dedektiflerin aramaları sonucunda bu iki kızla en son konuşan kişinin on dört
yaşındaki George Stinney adındaki zenci bir çocuk olduğu tespit edildi. Ayrıca
kızların cesetlerinin bulunduğu çukur ve kuyu civarında da onu inek otlatırken
görmüştü iki başka küçük kız. Hatta bu iki küçük tanık kuyudan su almak için
oraya geldiklerinde George Stinney’in kendilerine ‘’ Buradan gidin, dolaşmayın
buralarda, yoksa sizi öldürürüm.’’ Dediğini söylemişlerdi poliste ve mahkemede.
İşaretler birinci derecede Gerge Stinney’i şüpheli olarak gösteriyordu. Nitekim
George Stinney’in kız kardeşi de çiçek toplamak üzere kırlara çıkmış olan Betty
June Binnicker ve Mary Emma Thames’in yanlarına geldiğini, buralarda maypop
denen çiçekten bulunup bulunmadığını sorduklarını, kendilerinin ‘’ Hayır burada
bulamazsınız. ‘’ Cevabı üzerine yanlarından ayrıldıklarını ve onları bir daha
görmediğini söylemişti. Her halukarda ölen iki kızı en son gören George Stinney
idi.
George Stinney’in en büyük hatalarından biri parmaklar kendisini göstermeye
başladığında kaçarak evinin kümesine saklanmasıydı. Nitekim kümeste yakalandı,
kelepçelendi ve sorguya alındı. Bir ay kadar süren sorgusu sonunda her iki kızı
da kendisinin öldürdüğünü itiraf ettiği söylendi. Hatta kızlardan büyük olana(
Betty June Binnicker ) tecavüz ettiğini de söylemişti güya. Lakin kendisi en
fazla kırk kilo ağırlığında bir çocuk olduğu halde yaklaşık on dokuz kilo ağırlığında
bir demir parçasını nasıl kaldırmış, nasıl iki kızın birden kafasına ayrı ayrı
indirmişti?Ayrıca on dört yaşında bir çocuk nasıl olmuş da biri yedi yaşında
olsa da diğeri on on bir yaşında olan iki çocuğu birden su kuyusunun olduğu
yere kadar üstelik elinde oldukça ağır bir demir olduğu halde sürüklemişti? İşte
bu soruların cevapları üzerinde durulmadı. Kardeşinin ısrarla ‘’George benim
yanımdan hiç ayrılmadı. Cinayetin işlendiği söylenen saatlerde de hep benimle
beraberdi’’ Diye ifade vermesi de bir işe yaramadı.
George Stinney 24 Nisan 1944 de yargılandı ve iki kız çocuğunu öldürmekten
suçlu bulundu. Makheme sadece iki saat sürmüş,George Stinney’in doğru düzgün
kendisini savunmasına bile fırsat verilmemiş, jürinin ‘’ Sanığı suçlu bulduk ‘’
Demesi ise sadece on dakikalarını almıştı. İki saat süren tek celse ve sadece
on dakika süren jüri görüşmesi sonunda karar ‘’ İdam ‘’ olarak belirlenmişti ve
infaz elektrikli sandalyeye oturtularak gerçekleştirelecekti. Olayın başka
vahim tarafları da vardı: George Stinney güya suçunu itiraf etmişti ama ortada
yazılı bir itiraf belgesi yoktu. Mahkeme
George Stinney lehine şahitlik yapacak olanların şahitliklerini kabul etmezken aleyhinde
şahitlik edenler de zaten bir kaç kişiyi geçmiyordu ve Stinney’in avukatı
kararı temyize götürmedi. Kasabada bir hayli zenci olmasına rağmen ne mahkeme
heyetinde ne de jüride tek bir zencinin olmaması da bu davanın ilginç olan bir
başka yönüydü.
Tutuklanışının üzerinden seksen üç gün geçtiğinde George Stinney yeşil yoldaydı
artık. İnfazının gerçekleşeceği elektrikli sandalyenin bulunduğu odaya doğru yürüyordu.
Öldürülen kızların aileleri ve daha pek çok seyirci bu infazı seyretmek üzere
elektriksiz olan sandalyelerinde yerlerini almışlardı.
George Stinney elektrik sandalyesine oturtuldu ama ne başına oturtulacak o tas şeklindeki nesne kafasına
uyuyordu ne de yüzüne örtülecek bez parçası onun boyutlarına uygundu.Kollarına ve
kafasına bağlanacak kayışlar da uymuyordu. Dahası bu elektrikli sandalye yetişkin
insanlara göre dizayn edildiği için George Stinney’in kafasındaki kaska
elektrotları bağlamak amacıyla boyunun az daha yükseltilmesi gerekiyordu. Yeşil
yolda koltuğunun altına sıkıştırdıkları İncil’i oradan alıp kıçının altına
koyarak boyunu yükselttiler.Böylece infazın engelleri ortadan kaldırılsa da George
Stinney tam anlamıyla canını verene kadar tam üç kez vücuduna elektrik verildi.
George Stinney bu şekilde öldürülmüştü ama ailesi de o kasabada kalamadı artık.
Yani kasaba halkı Stinney’in ailesini de cezalandırmıştı bir yerde.
Aradan tam yetmiş sene geçti.
2014 Yılında Stinney’in kız kardeşi ve diğer yakınları, üzerlerine sürülmüş bu
kara lekeden kurtulmak ve onun adını temize çıkarmak için yeniden mahkemeye baş
vurdular. İstedikleri şey yetmiş yıl sonra bir af belgesi almak değildi. Çünkü onlar ‘’Suçu olan affedilir. Gerge’un hiç bir
suçu yoktu.’’ Diyorlardı.
Yetmiş sene sonra bir başka yargıç olan Carmen Mullen doğrudan doğruya ‘’
George Stinney tamamen suçsuzdur.’’ Demese de 1944 yılında yapılan mahkemenin tam
anlamıyla bir anayasal hakların çiğnenmesi olayı olduğunu itiraf etti ve idamından
yetmiş yıl sonra George Stinney için beraat kararı verildi.
Bugün hâla George Stinney’in tamamen masum olduğuna inananlar bir hayli fazla olmakla birlikte
suçlu olduğuna inananlar da azımsanamayacak kadar çoktur ve o iki kızı eğer George
Stinney öldürmediyse kimin öldürdüğü ortaya çıkarılabilmiş değildir.
George Stinney 1800 lü yıllardan günümüze gelinceye kadar idam cezası ile
cezalandırılmış en genç insandır ama eminim ki böyle bir unvanın sahibi olmayı bu dünyada hiç kimse
istemezdi.
************************
Not: O günkü ABD yasaları ya da California Eyaletindeki yasalar 14 yaşında bir
çocuğun idam edilebileceğini öngörüyormuş. Yani 20. Yüzyılın ilk yarısında
medeni(!) ABD de on dört yaşındaki çocuklar rahatlıkla idam edilebiliyormuş.
RESİMLER
1-2- Green Mile ( Yeşil Yol ) Filmi ile ilgili fotoğraflar
3- George Stinney
4- Betty June Binnicker
5- Mary Emma Thames
6- George Stinney’in infazı
7- George Stinney öldürülmeden önce ağlıyor.
8- George Stinney’in idam kararı.
(
Yeşil Yol’un Gerçek Hikayesi Daha Da Acıklı başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
20.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.