Çok kızgındım ben, gözlerimde ateş çıkıyordu, onu sabırla söndürdüm, yoluma devam ettim. Facebokun, bunu telaffuz ederken sonundaki bokun kim yerleştirdiğini, böylesi isimler bulunurken diğer ülkelerde hangi anlama geldiğini araştırarak koymaları gerekir diye, ben düşünürken aklımdan sildim La havle… Çektim. Facebook’un sahibi olan utanmazın zatın malikânesine geldiğimde, kapısında sekiz on tane koruması vardı hepside çam yarması gibi uzun ve şişman, onlara.
- Sizin sahibinizle görüşeceğim.
Korumalar şaşırdı, çünkü Türkçe bilmiyorlardı, hemen İngilizce konuşmaya başladı.
-This is boku face malike…
Korumalar elini kulağına götürerek bir birbirleriyle konuştuktan sonra.
-No no…
Diyerek itelemeye başladılar.
-Kardeşim neyin nosu,numarayı beni iterek!
O an ampul kafamda yandı. Görüşmek istemiyordu. Bizler ki şanlı ecdadın Torunları Battal gazi Köroğlu torunlarıyız kimse bize hayır diyemez, biz hayır veya nayır diyebiliriz. O anda kendimi topladım içimden ya Allah diyerek
-Eyyyyy heyttt savulun bre zındıklar…
Sekiz korumayı yere serdikten sonra içeriye girdim. O utanmaz zatın yakasından tutarak.
-Sen nasıl Sebahat hanımefendi kardeşimin yazısına engel çengel takarak kaldırırsın?
Faceboksun sahibi o utanmaz zat titremeye başladı, içinden ulan bunlar birbirine nasıl neden niçin anlamıyorum sahip çıkıyorlar? Bizde olsa… O tophaneli deli Sami’den yediğim dayaktan ötürü kemiklerimin sızısı geçmeden, birde bu mahlası Gülveren iken elindeki dikenle beni delik deşik edecek çıktı. Demek ki Türkleri kızdırmamak gerekmiş diye düşünürken.
-Şey beyefendi, istemeden oldu, benim ufacık kız tablette gezinirken yanlışlıkla engel çengel koyarak kaldırmış.
Az düşündüm olabilir mi, ülkemde olsa belki, çocuklarımız doğar doğmaz ona tablet hediye ederek bu kadar bağımlı yapınca olurda ama burada olmaz.
-Hayır, eyyyy heyyyyt yalan söylüyorsun.
Bana uzun uzun baktı, Âlemlerin Rabbinin imanı içine kattığı güç ve kuvveti görünce altına kaçırdı.
-Söylesene ulan bana bu yaptıklarını açıklayacak bir delil göster, arkadaşlarıma anlattıklarından başka olsun, ben orada söylediklerine de inanmadım.
-Şeyy yaa hırsıma yenik düştüm sabırsız ve tahammülsüz olduğum için kaldırdım.
-Neyin hırsı ulan, neyin tahammülüne tahammülsüzlük ettin, açıkla durma haydi.
-Sizdeki birlikteliğin Rahmetten kaynaklandığını, sizi bu kadar kızdıracağımı bilemedim.
Sanki bu utanmaz zat imanlı sözler mi söylüyordu korkusundan, söylesin belki ayıkır, ne bilelim…
-Vayy bravo Rahmeti de biliyorsun?
-Hayır, şimdiye kadar bilmiyordum, şimdi gözlerine bakınca öğrendim.
-Haydi, oradan utanmaz ben böyle yazıyorum da biliyorsun her neyse az insanlık din imanı öğren. Devam et.
-Sayın Puşt pardon Bush sizin edebiyat evini uzun zamandır okuyor ve sizleri yakından imanlı azimli vatanını seven yazarlar olduğunuzu biliyor. Seçim arifesin de böylesine sizleri bir oyuna getirerek, imzaladığı Golan tepesini İsrail deki yandaşlarına peşkeş pardon verirken bu konuda bir şeyler yazmayın diyerek başka yönde meşgul ederek, sizleri bu yöne çekmek için beni aradı, kaldır dedi bu yazıyı, bende kaldırdım. Ben ona.
-Efendim, Türklerde ki iman bütün davranışları etkileyen değerler manzumesi olduğunu biliyorlar, şimdi hepsi birleşerek üstümüze gelecekler, biliyorsun pardon bilmiyorsunuz, iman güzel şeyleri yapmaya iter, biz kötülük yapıyoruz şimdi onlar güzellik yaparak bizi yenecekler. Bu yenilgiye hazır mısınız?
-Bravo güzel demişsin, peki o sana ne dedi?
-Şu an birbirlerini düşünecek zamanları yok, hepsi seçime odaklanmış korkma bir şey olmaz, dedi lakin ben o tophaneli deli Sami’den güzel bir dayak yedim, haberi yok.
-Tanırım kardeşim Sami’yi dayanamaz haksızlığa dayatmalara, dua etki az dayak yemişsin. Şimdi sıra bende daha dur arkası gelecek benden sonra adaşım Mehmet Fikret, Âdem bey ve diğerleri gelecek.
-Ama bu çok olmuyor mu? Hem bana vurmayın gidin o puşt pardon Bush’u vurun.
-Ona da sıra gelecek, sırayla parayla değil.
-Ama ben ona, onlar kendi nefsi için istediğiniz bir şeyi mümin kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olmadıklarını bilirler dedim, beni dinlemedi, benim inanın kabahatim yok.
Az düşündüm haksız da değildi yani.
-Haydi, kalk yerden altını pislettin git temizlen, bu korku sana yeter, bir daha böylesine ters haksız işlere imza atma yoksa gelir alnının ortasına imzayı atarım bilmiş ol
Mehmet Aluç