Yakişiro Mazabata En Çok Kime Yakışır?(Öyküde Nazire olmaz ama Nazire İşte)
Geçen gün Japonya gezisinden dönemeden bir gün önce, Türkiye’den dönen, Japon Büyük elçisinin kızgınlığı konuşuluyordu. Bende istemeden kulak misafiri oldum. ‘’Kono kuni de taishikan o hiraki, hahaoya o utta no wa yoi kotodesu. Kuni wa kare ga shussan shita ihōna kodomo o tasukete imasu. Watashi wa shin'ainaru denwa suru tsumoridesu’’ Türkçesini açıklayayım.” Kalktım uzak diyar ülkelere hizmet için çoluk çocuğumu bırakarak hizmet etmeyi seçtim, anasını satayım her önüne gelen hurra diyerek, hah hah ha diyerek sevişerek peydahladığı çocukları kodese tıkar gibi bir sepetle koyarak sokağa bırakıyor, imansızlar vallahi sinirlerimi hoplatarak, kim yolda bir çocuk bulsa soluğu kapımdan alıyor, bende şalterler attı, istifa ettim geldim” Hele o Şuayip bin Ahmet’in kapıma gelmesi de bardağı taşıran son damla oldu”
Yalnız kapının arkasında gözleri yaşlı Kamil binti Emine Şaibe’yi hıçkırıklarıyla ağlarken buldum. Takip ettim evine kadar. İçeriye girdi. Sevgilisi Fitnetil fırıldak binti Fetö, fötr şapkasıyla sırıtarak oturuyordu. Ona, ben Türkçe'sini yazayım.
-Yazıklar olsun, Amerika’dan kalkarak buraya geldik, fitnetül fitneliğin Türkiye’den fark edilmesin diye. Benimle sevişirken Ala Ala derken, çocuğumuz Mazabata doğunca yallah yallah başımıza aldık bela diyerek, Türkiye’de bir evin önüne en son bırakarak, tekrar buraya geldik. Şimdi yavrumuz ne haldedir. Ortalıkta şaibelerinle fitnetül olaylar dönüyor, çocuğumuz biricik kızımız Mazabata perişan olmuş, en son takkeli Sami efendi,2.5 yıl bir sevdiğinde,2,5 yıl bir sevdiğinde kalarak, en sonunda hak eden birisine verecekmiş. Sami Efendi kimdir güvenilir mi? Hay boyun altında kalsın emi Fitnetül fırıldak binti Fetö, fötr şapkanın üstüne oturalar da şapkasız kalasın emi…
-Gel otur yanıma, takkeli Sami efendiyi tanırım, beni sevmese de yufka yüreklidir. Kızımızı en çok hak edene verecektir. Zaten şu anda herkes mazabatamıza talip olarak akın akın istemeye gelirken, o sağduyulu yaklaşımıyla hak edene verecektir. Her ne kadar bu kuru gürültümüze rağmen suni yaptırımlarla ortalığı ben karıştırsam da, o vicdanıyla muhasebe ederek hak edene verecektir.
-Boyun posun devrilsin, ben dayanamayacağım Türkiye’ye gideceğim. Şimdi burada bir Türk var yazarmış, artık ne yazarsa bilmem adı Mustafa binti Mehmet Efendi gülüveren mi gülü seren mi ikinci bir adı daha varmış, ben onunla gidiyorum Türkiye’ye, artık dayanmayacağım, senin bu fitnetül fitnelerini açıklayacağım, kızımız Mazabatayı hak eden alsın. Yeter artık nedir bunca kin nefret, bunu nerene sığdırarak yaşıyorsun ey belası bol adam.
Ben hemen olaya müdahale etmek iç içeriye bodoslamasına daldım. Çünkü ben tat almadığım her olay için suratımı ekşitirim. Hakikaten bu bahsi, yani mevzuyu çözmek için el atarak en somuttan en soyuta tüm yönleriyle ele alıp müzakere etmenin zamanı artık geldi diyerek daldım içeriye.
-Vay seni gibi Fitnetül fitne Fötö, zaten belliydi senin böylesine şerefsizlik yapacağın. Seçimlere hile karıştırılması insanların kararlarından öteye, hayati bir noktaya isabet ederek, insanların seçme seçilme iradesini özgürlüğünü parçalamaktadır. İnsanlara neler vaad edilerek bu işe karışması için kandırıldın? Bence tonlarca para verdiğin kesindir. Buna alet olanlarla senin omuzlarına yüklenen bu yükün altında ne şimdi ne ahrette kalkamayacaksınız. Utanmadın mı bu kadının duygularıyla oynamaya, onu çocuğundan ayırmaya nasıl viicda, pardon sende o yoktu. Anladım yine ampul yandı kafamda, yeniden kent kent arz-ı endam eylesin istedin fitnetül fücurların, cirit atsın, istedin her mahallede şehirde… Buna dünde izin vermedik şimdide vermeyeceğiz bilesün… Bizler kü o ecdadın torunları olarak, tıpkı o ecdat Mimar Sinan dokunuşlarıyla her olaylarımıza seçimlerimize, gerçek hakikat şahitlik etsin diye cümle kuşlar gelsin şahitlik etsin, gönül meydanımızda karnını doyursun, hatta bizler armut pişsin ağzımıza düşsün demeyiz, kendimiz toplarız dalında pişirir yeriz, sizin gibi maşaların, maşalarına ihtiyacımız yoktur, bu arada ben coştum galiba neysem… Gel hanım kızım seninle Türkiye’ye dönelim, tüm bu olanları yetkililere anlatırız, ben o Takkeli Sami efendiyi tanırım, anlatırız olanları, o bize hak verir yardımcı olur. Ben şimdi çevrim içi onunla çanak okey oynarken, durumu da izah ederim, sen içini ferah tut.
Şimdi uçağa binerek Türkiye’ye doğru uçuş yaparak, yanımda oturan Kamil binti Emine Şaibe ile kızı Mazabataya kavuşturarak onları buluşturmak için uçaktayız, en son Takkeli Sami efendi ile konuşurken, dünkü maçta büyük bir kalabalığın birilerinin fitnetül gazına gelerek, onlarında talip olduğunu, şaşırıp kaldığını söylemişti. Bende merak etmesin annesi ile geldiğimi söyleyerek biraz rahat nefes almasını söyledim. Bakalım kime kısmet olacak hak eden mi, Fitnetül fitne ile düz yolu sararak dolaşarak çıkmaza sokanlar mı alacak, göreceğiz. Biz şimdi uçakta, 20.000 fit yüksekte iken aya daha fazla yakınlaşmış olmanın sevincini değil, birbirimizden uzak olmanın, yakınlaşamamanın ıstırabını duyarken, dolayısıyla melekûta olan komşuluk ihtimalinizin lezzetine varamadık, dostluluğun insanlığın dürüst olmanın lezzetine varamadık, buna bir hal çaresi bulmak gerek diyerek bu düşüncelerle uçmaya devam ettik.
Mehmet Aluç