V/arlığın hümayunu Tanrı katında
resmedilen
Yüreğin resminde saklı üç beş detay
İçin için hüzünlenen günün de son
öğüdü
Tutamadığım dilimde saklı ayan beyan
Zimmetli gölgemle
Kozamda barınan tay’ın doğal
yalnızlığı.
Bir minvalde çöreklenmiş yetim
Sunu babında kenetlenmiş yüreğin
şehirle isi:
Hangi mevsimde saklıysam…
Hangi yarada baş veriyorsa yaralı
ceylan.
Gümbürtüye giden ömrün tortusu çömez
Yüreğin de yongası her araz;
Ver her ahraz
Sunumu olsa olsa insanlığımın
İki arada bir derede sevdiğim kadar
Sevilmekten de yana yok derdim
tasamla
İştigal bir mizansen
Maviden bozma göğün reçinesinde
Saklı kanatları bunca hezeyan
Basarken yarama
Aşkın indinde solgun bir kelebek
Sonlanmayı dileyerek ayyuka çıkan
Benekli kanatları.
Ketum varlığın k/özünde isyandan
mütevellit
Bir vaveyla
Somurtan hecelerden de alamazken
başımı
Kime gerek sanki
Bunca yığılı kehanet?
Bitiş noktasına ha vardım ha
varacağım;
Küpeştesinde ömrün çok muydu da
derdim
Haykırışlarıma itiraz eden elbette
Tanrıdan başka
Ketumluğun yansıdığı son manivelam.
K/efil olduğum kadar
Emrine amadeyim yüreğin
Kayıtsız izleklerde eriyen her
hecenin de
Kefilim aşkına
Sanrı yüklü bir külhanbeyi
Oysaki bir başıma yaşadığım kadar
Taşlanan benliğime mi bunca eziyet?
Mavi turnam,
Sarı göğün de pervazında
İri bir salıncak
Acılarımla ördüğüm ipinde
Salındığım kadar kendime sallandırmak
tek
Maruzatım:
Himayesinde Rabbin
Kaç öğün daha öleceğime mi delalet
yoksa
Sondan bir evvel
İzdivacına talibim işte Azrail’in
Düşmüş bir kez evren gözlerinden
mavinin:
Hangi zümreyse acımı reşit kılan
Bilmukabele, azizim.