Buyurgan bir iklimin otağı kurduğu
bahçe idi
Sessizlik.
Sema’nın dokusunda rüküş bir sancı
İçre dönük yüzüne elemin savrulmuş
bir inilti
Göğün mavisi kadar gerçekti
Tümden gelen hezeyan
Ve tek nefeste içti şiirini genç
adam.
Aşkın yalın rüzgârına serildi ölüm
Tüten geceye rahmet okuyan bir yenilgi
adeta
Savruk saçlarında matemin
Telaffuzu kayıp bir fısıltı:
Ne yayvan ne de sahici
İri çiy damlalarına düşen yaşını
esirgeyen Allah
Vurucu bir sarsıntı ile
Teyakkuza bürünen kuluna ikram ettiği
nimet ile
Okunuşu olmayan gizemli bir satırdı
itham
Meymenetsiz gölgelere de savrulan
figan
Bir çatısında aklın
Bir de kanamalı yüreğin cilasını
parlatan
İsyandı şaha kalkan.
Geceye inat ışıldayan gözlerimde
Tüten sihri içtim yeniden
Seyrelen her gölgeyi hayra yordu
Elası gözlerinde yanan bir şehir
Gamzesi kayıp gülüşlerin de her
hecesi idi
Solgun göğün alıp veremediği ne ise
karanlıkla.
Ilıman bir görüntü aşkı hicveden
Bekası sırla dolu yeni gün
Saklı tutmuşken kefen bezini
Somurttu melekler
Ne de olsa erkendi her göç için
Tıpkı şairin dem vurduğu her ölümün
de erken olduğu
Nakkaşın tırnaklarına takılan üç beş
imge.
Kat izi acıların soluk kumaşı
Oysaki çıplaktı her dokunuş
Sudan sebeplerle gizeme yeltenen bir
nakkaş
Hacmi kayıp kıtaların sulu gözlü feri
Darmaduman edip de yenilgiye doymayan
benliği
Çekti limana
Azığa aldığı düşleri giyinirken Tanrı
Soytarı bir sitem düştü dudaklarından
bilinmezin.
İnsandı yoldan çıkan
İman gücüne biat her duanın da kabul
gördüğü evren
Son hızla tükendi metanet
Sıdkı sıyrılmış bir buyruğa daha
dudak büktü fani
Sırasız gidişlerin sıra dışı sükûneti
Elbette son sözü söyleyecek her daim
Yaratan.