Sözcükleri kümelerken içine düşeceğim
tuzağın farkındayım ve ne amaçla yazdığımı hala keşfedebilmiş de değilim.
Renklerin karardığı belki de epeydir
yapmadığım bir mezarlık ziyareti içimdeki hüsrana davetiye çıkaran.
Güçsüzlüğümle aşina olduğum bir yenilgi
içimde yılgın bir mimari bense kimlik derdinde her yazmaya oturduğumda bilmeden
az sonra doğacak cümlelerin bana ait olup da beni temsil edip etmediğine henüz
karar veremediğim bir safiyetle çıktığım yolda bir mola vermenin de çok
gereksiz olduğu inancıyla edebiyatın gücüne tanıklık ettiğim.
‘’Edebiyat bir oyundur.’’
Hangi yazarın kaleminden doğan bir
rivayet ki, demenin meali aslında isimsiz insan ırkının iznini almadan çıktığım
bu yolculukta illa ki yol arkadaşlarımın varlığına ihtiyaç duymam elbette bir
özveri hele ki kalemle doku(n)duğum satırlara eşlik eden insanların az sayıda
olması yine aldığım bir darbe aslında kendimi yanılttığım ne de olsa sanıyorum
ki; kalemin gücü hayatta yaşadığım tüm sıkıntılara çare olacak.
Yine aynı yazarın kaleminden:
‘’Edebiyat, kurulan ve inşa edilen
bir şeydir. Çözmez, ipucu verir, açıklamaz, şifre verir. Böylece dünyayı ve
yaşamı yazı yoluyla yeniden kurar.’’
Çitiledikçe sözcükleri sanıyorum ki…
emsalsiz bir arayış işte sanki çamaşır suyu ile dünyanın kirinden pasından
arınmak pek bir olası ya da çatık kaşlı bir durağanlığa rast gelip de içimdeki
coşkuyu boca edeceğim iskeletinde dünyanın ben sözcüklerle et yığınları ve iç
organlar yarattığım müstakil bir sevincin doğuşuna tanık olacağım.
Ne zamanki yazmadan geçiyor yolum
güneş sanki daha cilveli ve yıldızlar daha parlak ya da misafiri olduğum evin
hanımı ile kırk yıllık dost gibi dertleşip hasbıhal ediyoruz ve işte kabul
gördüğüm bu yabancı bana nasıl da yüreğini açıyor tıpkı beyaz sayfaya her
dokunuşumda yüreğimi serip de duyguların hamurunu açıp içine kattığım
sözcüklerle enfes bir ziyafet sunuyorum: önce kendime sonra da okuyucuya.
Doğanın alnına kondurduğum bir buse
işte her cümleye geçici bir nokta koyup da diğer cümleye geçip içimdeki
hassasiyeti bir bir işlediğim belki de içime işleyen tüm acıyı yığıp da
sayfanın ortasına kendime mutlu bir dünya kurguladığım.
Yalın bir methiye adeta hayat artık
kimi kime methettiğimiz de değil sadece medarı iftarı benliğin her alıntında
kendimden bir iz bulduğum ve sahiplendiğim her öğretiyi dillendirip kelimelerle
süsleyip okuyucuya sunduğum ve okur kimliğimle her kitapta ayrıntılara dalıp da
bir yandan da yazarın kimliğini duyumsadığım ve tabiatımda ona dair bir şeyler
bulup eşleştiğim bir duygu ırmağı ne zamanki kasvetli bir günün sonunda
rastlaşsam gizemli bir kalem ile belki de önceden defalarca okuyup almadığım
tadı son bir okuyuşla yüreğime sindirdiğim…
Karınca kararınca yazmanın gündelik
hayata etkisi ne ola ki?
Öncelikle her surette ve her basit
olayda edebi bir akım addediliyor güzergâhın temsilcisi insan izlekleri ile
eşleşip seferberlik ilan ettiğim hayatın muhtevasında sayısız farkındalık
geliştirip açtığım parantezlerde aslında kendime sayısız katkıda bulunduğum ya
da okuduğum her yazının bana kattıkları ve kerelerce okuman meali her okuyuşta
başka bir ayrıntıya odaklanmak iken.
Köhne bir seslenişi yok saymam
gerektiği ya da kalemin seyrinde ben kelamın gücüne aşık aslında yazdığım her
metnin sonunda kendimle daha barışık bir dünya kurgulamanın da mucidi iken
içimdeki bitimsiz sevda.
Eşliğinde insanların yine yoldaş
olması düşüncelerime hatta ve hatta gündelik hayatta yanımda olanlardan bile
fazlasını bana sunması okuyucunu ne de olsa kesiştiğimiz düzlemde bizler
farklılığın ve benzerliğin birer seremonisini geliştiriyoruz.
Bir ayraca düşüp de yolum.
Bir kelimede odaklanıp da kelimeler
cumhuriyeti yaratmanın verdiği o ilham ve mutluluk ile içimdeki kaosu geçici
olarak da sonlandırdığım.
Ne bir hırs.
Ne bir mecburiyet.
Ne de laf olsun diye.
Sakıncaları var ya da yok hele ki
mahlas kullanmadan girdiğiniz bu dünyada aslında siz size kanıtlamak isterken
içinizdeki arayışın da iz düşümü iken bilip bilmeden çıktığınız yolculuğun da
tek tutunacak dalınız olduğunu bilmek.
Ve sayısız kere bu dalı kendi
ellerimle kesip bu yazma aşkına bir nokta koyma gerekliliğine vakıf bir yanlış
düşünceye kapılıp da kendimi kısa süreler boyunca mahrum etmişken yazmaktan…
Hoyrat bir sevda adına yazma aşkı
denen.
Yalnızlığın da mütemadiyen sizi
dolduruşa getirdiği ne de olsa her metin/şiir görücüye çıktığında sonlanıyor bu
yalnızlığının en azından öyle olmasını umuyorsunuz bu sevdaya ortak olsun diye
okuyucuya demek ki payıma düşenin fazlasını yapmak boynumun borcu yoksa asla
hakkını ödeyemem bana inananların ve bu sayede benim de eninde sonunda kendime
inandığım…
Teşekkürler sevgili okuyucuyum benden
esirgemediğin her şey için ve de kıymetli zamanından bana da ayırıp paylaştığın
için duygu ve düşüncelerini benimle…