Mevsimin piriydi aşk ve Süveydası
yüreğin
Bir kordan ateş dudaklarını paralayan
gölgelerde
İfrata kaçan acıların da son durağı.
Mesnetsiz ithamlar süzüldü dilinden
şeytanın
Aşkı hor gören bir şehla söylem
Nazı niyazı birbirine karışan o
coğrafya
Tokat gibi her sitemi sinesine
kazıyan bir vaveyla
Göğün minnet ettiği miydi de kazan
kaldıran?
Ve ihlâslı sureler içim’i baş
döndüren
Sevdanın her namesi yolu sonunda
İlahi Aşka düşen
Bir süzgün çehre gönülsüz
yaşanmışlıklardan
Arınan yüreğin de beyanı adeta
Yine içten süzülen her dua her dile.
Kara çehresi lahitlerin
Meftun serzeniş mübalağa etmeden
İçindeki hezeyanı
Dinginliğe biat bir vazgeçiş
Haydi, gidelim dercesine
Sözcüklerden yaratılmış bir dünya
Huda ise başmisafiri yalnızlığın da
bekası
Süre gelen o ritim
Kovuşturup da maziyi
Kopup geldiğin iklimlerden mi medet
umacaksın?
Soruların muhatabı belki de
sezgilerin iflası
Her hüsranlı hikâyede
Bir düşkün kahraman
Düşün düşün çıkamadığı içinden
Oysaki yürek de saklı en derinde
yamalı çıkın
Bir özveri dillenirken
Menevişlenen her heceyi sarıp
sarmalayan
Sevdalı bir tutsaklık
Sızan rüyalardan
Sezen her gölgeyi
Dipçiği adeta hüznün illa ki özlem;
Ödün vermediğin her gizem
Bilfiil yaşarken seninle, titrinle.
Tozu dumana katan hangi nida mı?
Hangi yankı?
Sonlanması mümkün olmayan hangi sızı?
Ah’lar örülü beyitlerde
Sonlar saklı adeta kabrin
tümseklerinde
Şanlı bir ölüm olmalı
Şairin sürdüğü sefası
Kimine göre ne yalan ne de gerçek.
Hükümranlığında bunca beynamaz sitem
düşen
Dudaklardan
Oysaki diktiğin her sökük içinde bir
leke
Kozana bulaşan sönük ferin de bilimi
Saklı hezeyanı sunmadan geceye
Mümkün mü yarını düşlemek?
Çatal sesinde bilumum hece göğün
kanaviçesi
Oysaki içime işlemiştim tüm sessiz
şiirlerimi
Kayıp düşen bir mevta
Hayatın şanlı sunumu sona dönük yüzü
ilhamın
Göreceli bir lanet yazamadığın her
hece
Gece ki düşmeden gözümden
Büyüyen bir yangın fetvası hasret
Belki de ihanet edilesi bir sanrı
Saklı tuttuğun meftun künyen
Adını bile unuttuğun kimi zaman.