Kinden, nefretten yalıtılmışlığın
özlemine dair her satır başı ve atıfta bulunulası her nida. Soluklandığım kadar
da ötenazi yapmaya talibim tüm önsezilerimi ve başa almaktan sıkıldığım filmin
ilk sahnesinden sonuna kadar geçen süreçte sadece isyan ve nefret iken başrolde.
Arınmışlığın devasa rahmetine talibim
ve Yaratan nezdinde yaşayan bir iklim olmanın hayallerini kuruyorum.
Kuru kuruya yaşayamam ben: ya mutlu
olmayı unuttuğum ya da hüznün dibine vurduğumda yaşadığımı hissediyorum ve o
hoyrat fırtınanın beni kasıp kavurmasına duyduğum ihtiyaç ile y/aşıyorum ve
sakin olmayı becermekten de çok sıkıldım.
Kulpu olmayan bir fincan olmak
istiyorum belki de ve nazarında doldurduğum o demli çaya da atıfta bulunmak
adına yanına bir şeyler eklemeliyim içtiğim çayı mesela kocaman bir bitter
çikolata az evvel aklımdan geçmesine vesile olan manevi kız kardeşimi de ne
kadar çok sevdiğimi belirtmeden geçemeyeceğim.
Ne günle barışığım ne ölümle.
Ne kendimle sırdaşım ne de düşman
indinde ben parantez açmaktan bitap düşmüşken.
Bir psiko-terapi belki de kendime
uygulamakta sıklıkla baş vurduğum yol ve başımı ağrıtan sıcak havaya tüm hıncım
çünkü yağmuru ve hazanı deli gibi özledim.
Hücrelerim b/ölünüyor ve değil yasını
tutmak neşeli bir arya diliyorum Tanrıdan tüm meleklerin eşlik ettiği ve
nazenin de bir şiir ısmarlıyorum sefil perime elbette bir yerlerde uyuya
kalmadıysa.
Uykusuzluğun da nabzını tutuyorum ve
ölümsüzlüğün oysaki daha düne kadardı ölüm iken bana cazip gelen belki de
sevdiklerimin yasını tutmamak adına propagandasına giriştiğim bir temenni iken
şimdi af diliyorum Mevla’mdan.
Hangi pasaj ise adımın geçtiği.
Hangi türkü ise adını bilmediğim.
Hangi yarım kalmış hikâye ise
kadınların başrolde olup sonrasında figüran rolüne denk düştüğü.
Üşümeyi özledim belki de ve buz
kesmesini bedenimin yüreğimin de çırpındığı o minvalde yek attığım bir düş ile
yolumun kesiştiği.
Hırpaladığım kadar mavi yüreğim.
Hırpalandığım kadar da asiyim an
itibari ile ve yapamadıklarımın sıkıntısı ile besteler düşlüyorum güftesine
özlem duyduğum ve yaftaların minvalinde ben ütülüyorum şiirlerimdeki kat izini.
Talep ediyorum.
Rükû ediyorum.
Zevk ile acı çekiyor kalemim ve
derbeder bir müsabakada koşmaktan sıkıldığım ve yavaşça yürümekten de haz
etmediğim.
Mevsimin nabzını tutuyorum bir de insanların
ve o boş vermişliğe hayret dolu gözlerle b/akıyorum.
Sıradan olmayı sıklıkla es geçtiğim.
Sıradan acıları unutup sıra dışı bir
hüsranla ruhumun yaftalandığı ve sözcüklerin kanatlarına konup da diyar diyar
gezme isteğim üstelik şikâyet etmeden ve sızlanmadan ve acı çekerken yorgun
düştüğüm ve tüm haber kanallarında bir alt yazı dilediğim ama adımın da asla
geçmediği ve kadın cinayetlerinden sözle olsun fiziksel tacize ilişkin
haberlerden de sıdkımın sıyrıldığı.
Haberin konusunu seçme özgürlüğüm yok
madem…
Mademki haber olmayı filan da tasvip
etmiyorum.
Sözcükleri de kılıfına uydurmak adına
titri olmayan gölgelerin nasıl oluyor da gündem olduğu ve kâbuslarla
sırtımızdan bıçaklandığımız bu da yetmezmiş gibi sudan sebeplerle öfkelenip
birbirimizi susuzlukla hırpaladığımız…
Gün bazlı bir düş mesela.
Ve geceyi refüze eden.
Aşk bazlı bir hikâye misal.
Günü de ömrü de tehir eden.
Ve bir yanılgı derken habis bir kâbus
aslını unutmuş bir pasajda yedeği olmak belki de yalanların ve çakma gövdelerin
bahsi geçmeden vakıf olduğumuz o ayrımcılık…
Kıran kırana bir gövde gösterisi ve
az evvel sokaktan gelen seslerle irkildiğim ve karanlıkta tanık olduğum yeni
bir vahşet öncesi kadının çığlıklarına seyirci olmaktan öteye geçmez iken
insanlar.
Bağıran kadının da sesini bastıran
bir diğer ses öfke dolu bir adamın kadına tehditler savurduğu ve deli gibi
birbirlerine kovaladıkları aşikâr iken gecenin sessizliğine sıkıntı ve kötülük
yükleyen derken bir üçüncü kişinin bu öfkeli adamı uyarıp akabinde
tartaklandığı ve ne yazık ki hiçbir ekip otosunun eşlik etmediği bir vahşet.
Sesler uzaklaşan.
Vahşet ve öfke yakamızdan düşmeyen.
Tehir edilesi bir mutluluk ve
dilendiğimiz huzur ve de direndiğimiz hınç ve yaralar değil kabuk bağlamak
mütemadiyen eklenen peşi sıra.
Acının tarifini mi duymak
istiyorsunuz?
Sıradanlığınızı unutun ve sıra dışı
bir şey yapın ve acının nasıl da dışlandığına tanık olun.
Sadece ve sadece sevmeyi deneyin
üstelik samimi bir inanç eşlik ederken bırakın artık yaftalamayı ve
yaftalanmayı da unutun ve deneyin bir kez.
Dokunmayı deneyin bir yüreğe ki
yüreğinizdeki delikler ve yaralar da kapansın ansızın.
Sevgiyi özümseyin ve önemseyin: bir
kadın olarak ya da bir erkek aslında hükümranlığında Yaratan’ın bir canlı
olduğunuzu unutmayın ama acı çektirmeyin de artık birbirinize elbette kendinizi
de dışlamadan bu sevgiden üreyin ve tüneyin bir kez de olsa arşı alaya
çıkmışken acılar.