KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
EMANETİ DOĞRU ANLAMAK
Gönül almayı bilmeyene ömür emanet
edilmez. (Mevlana)
Son günlerde emanet üzerine bir çok spekülasyon yapılmaya
başlandı. Özellikle kadın cinayetlerinin ardından, “kadının, erkeğin emaneti”
olduğu sözü ortalığı karıştırdı. Medyada yer yerinden oynadı. Pekala nedir
emanet? Emanet denilince, bilhassa kadın erkeğe emanet denildiği zaman, kadının
bir mal olduğu mu anlaşılıyor? Yoksa bir başka şey mi? Bu konu üzerinde kafa
yormak istedim. İşte detaylarıyla Emanet kavramı;
Emanet, İslamî terminolojinin en kapsamlı kavramlardan
birisidir. Emanetin anlam ve önemini açıklayan şu âyet birçok âlimi meşgul
etmiş ve onları uzun süre üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. “ Biz,
emaneti göklere yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar”
Emanet: Hıyanetin zıddı olup güven, sadakat, emniyet manalarına gelir.
Emanet: Eminlik, istikamet üzere bulunmak, emniyet edilip inanılan, güvenilen
şey, başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. (Kamus-ı Türki)
Sahip
olduğumuz maddi ve manevi tüm değerler, sorumlu bulunduğumuz sorumluluklar
birer emanettir.
Emanet, kapsamlı kavramlardandır. Sözlükte
emniyet ve güven içinde olmak, başkasının hukukuna riayet etmek, sorumluluktan
kurtulmak gibi anlamlara gelir. En önemli anlamı, kişinin yapmakla sorumlu olduğu tüm vazifelerin şuurunda olmasıdır.
Diğer bir tanıma göre, Allah Teâlâ’nın
emir ve yasaklarına göre hareket etmektir.
Emanet, yer ve göklerin yüklenmekten çekindikleri bir sorumluluktur. Kelime yapısıyla imanla
aynı kökten gelir. Yani, emanet imandır,
iman emanettir. Enes bin Malik, şunu rivayet eder: Hz. Peygamber, her
hutbesinde: “Emanete riayet etmeyenin
imanı, verdiği sözü yerine getirmeyenin de dini yoktur.” “İslam
toplumlarında ilk kalkacak olan erdemin emanet olacağını, mü’minin her ahlâka
bulaşabileceğini, yalan ve hıyanete ise asla bulaşmayacağını,” emanete
riayet etmeyen bir toplumda, kıyametin kopmuş olduğunu ifade ederdi.
Yani Emanete riayet etmeyen bir toplumda, kıyamet kopmuş demektir. O toplum,
rüşvet ve iltimastan dolayı karışmıştır. Bir adam Resul-i Ekrem’e gelip,
“Kıyamet ne zaman?” diye sordu. Resul-i Ekrem, “Emanet zayi edildiği zaman, sen
kıyameti bekle” buyurdu. Aynı şahıs, “Emanet nasıl zayi olur?” dedi. Resul-i
Ekrem, “Görev (yönetim) ehil olmayanlara teslim edildiği zaman kıyameti gözle”
cevabını verdi. Diğer bir hadiste de şöyle buyurdu: “Hayatın boyunca şu
dört hasleti taşıdığın sürece dünyadan kaybın olmaz; Emaneti korumak, doğru
konuşmak, güzel ahlâk ve helal lokma.” Meymun b. Mihran da konuyla ilgili
olarak şu tespitte bulunmuş: Üç şey, iyi-kötü herkese ödenir: emanet, verilen söz,
akrabalık hakkı.
Müslümanlar, her vesileyle birbirlerine emaneti
tavsiye etmekle sorumludur. Sefere çıktıklarında, birbirlerine
şöyle duada bulunurlar: “Dinîni, emanetini ve amellerinin iyi bir şekilde
bitmesini Allah’a havale ediyorum; yani bu hususları yerine getirmende, O’ndan
yardım talep ediyorum.
Sorumluluk, emanetle yakından
alakalıdır. Ahlâkçılar, sorumluluğu “kişinin ilahî emirleri yerine getirip, yasaklardan sakınma kabiliyeti; hesap
vermesi gereken durum veya yetenek” şeklinde tanımlar. Tanımın açılımı
şöyledir: Sözgelimi ilim sahibi birine, “ilmin ile Allah için, kendin için,
ailen, kabilen, milletin, bölgen ve bütün insanlık için ne
yaptın?” Soruları yöneltilir.
“Ey iman
edenler! Allah’a ve Resulüne hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emanetlere
de hıyanet etmeyin.”
Sonuç olarak şunu rahatlıkla
diyebiliriz; kadının, erkeğin emaneti olması; kadının, erkeğin malı olması
değildir. Kadın eşya değil ki, alınıp satılsın, erkek istediği şekilde kadına
davranış sergilesin. Emanet kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanan bir
durum söz konusudur.
Ne hikmetse, kavramları ters
yüz etmekte mahiriz! Aslına ermeden, araştırıp, incelemeden olaylar üzerine
balıklama atlamamak gerekir.