KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
Kitapları
iyi okursanız sayfaları arasına sıkışmış; hayata dair sırlar bulursunuz.
Hayatı;
şiirlerde, romanlarda, hikayelerde, türkülerde…dahası mı? Dahası; kendi
yaşadıklarımız, doğumdan itibaren ölünceye kadar geçirdiğimiz zaman.
Ağladıklarımız, güldüklerimiz, sevindiklerimiz, başarılarımız,
başarısızlıklarımız, övünmelerimiz, dövünmelerimiz, annemizden, babamızdan,
komşumuzdan, akrabamızdan, arkadaş ve dostlarımızdan edindiklerimiz…
Hayat;
kendi gözümüzle gördüğümüz, kendi aklımızla düşündüğümüz, kendi mantığımızla
verdiğimiz kararlardır. Elbette teknolojiden yararlanılacak, tabii ki, zamanın
gerektirdiği araç ve gereçleri kullanacağız. Ama yerli yerinde kullanmak şart.
Bıçakla ekmek kesersen yararlı, adam öldürürsen zararlı. Çağın icabı olan
şeyleri de, aklı kullanarak kullanmak, aşırıya kaçmamak gereklidir. Bu yüzden; “yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz”,
“işlerin hayırlı olanı, orta yolda
olandır”…ilkelerine uymak, hayatı tatlı kılmaktır.
Hayat;
başkasının aklıyla hareket etmemek, aklı kiraya vermemek, “el alem ne der”
değil, “Allah ne der” diyebilmektir.
Hayat,
sadece yemekten, içmekten, zevk sefa etmekten ibaret değil.
Hayatı;
midesinden, cinsel organından ibaret görenler, hayatın kıymetini bilmeyen,
hakka isyan bayrağı çekenlerdir.
Hayat; Allah’ın
istediği doğrultuda yaşamaktır, bizzat aklı kullanmak, yaratanın verdiği beyni,
hak istikamette değerlendirmektir. Her birimizin geçtiği köprü, hepimizin
kullandığı ortak alan, kadınımızla, erkeğimizle, genç ve yaşlımızla, Müslümanı
ve Müslüman olmayanıyla, Türkiyeli ve dünyamızla içinde olduğumuz, olmazsa
olmazlarımızdandır hayat.
Doğarız, bebeklik
yaşarız, genç oluruz, yaşlanır ve bir gün ölürüz. Hayat, adeta mevsimler
gibidir. Mevsimlerden ilkbahar; doğum, gençlik ve yeniden dirilişi, yaz;
Olgunluk, dinamizm ve kudreti, Güz; yaşlılık, iş görememe ve piri faniliği,
kış; ölümü ve şeb-i arusu temsil eder.
Hayatımızı
süsleyen, yaşama sevinci veren, mutsuzluğu, umutsuzluğu bir kenara atan,
karamsarlığa veda eden, dimdik ayakta durmaya vesile olan ilke diyebileceğimiz
hususlar vardır. Bunlardan birkaç tanesini sayacak olursak şunlar çıkar
karşımıza;
“Allah
rızası için çalışmak”. Allah rızasını açalım; Yaptığın işi sadece hasbi olarak
yap. Hesabi, çıkar amaçlı, menfaat temin edici yöntemlerden uzak kal.
İnsanları
yargılayıcı olma. Konuşurken; “sen”
sözünü sık sık dile getirme. Parmak sallayarak konuşma. Parmak
sallayarak konuşmak, tehdit anlamı taşır.
Kimseyi
küçük görme. Kendini kaf dağında sanma. Karşındaki muhataplarına hakaret etme.
Sevdiklerini, inandıklarını tahkir etme. Unutma ki başkasının tanrısına
söversen, o da senin tanrına ve kutsalına söver. Kendin için istediğini
başkaları için de iste. Bir kötülük gördüğün zaman; elinle değiştir. Buna gücün
yetmezse dilinle değiştir. Buna da gücün yetmezse kalben buğuz et (Öfkelen,
kız). Bu sonuncusu imanı zayıf olanların işidir.
Yapmadığınızı
söylemeyiniz. İki yüzlü, riyakar olmayınız.
Ya
olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Sabretmek,
öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene
bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.
Başına
ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O
sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de,
dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince
şükretmek kolaydır.
Çok Günahı Var!
Yaralı her canın bizde ahı var,
Hali sormayanın çok günahı var,
İçinde bir boşluk her gün vahı var,
Ahlak vermeyenin çok günahı var!
Allah’ı anlatıp şuur verdik mi?
İçtenlikle sevip gönle girdik mi?
Mana kapısından bakıp gördük mü?
Özden varmayanın çok günahı var!
Neden nefret ettik niçin dışladık?
Hiç örnek olmadık her dem haşladık,
Hep nefret ettirdik ve de suçladık,
Kalbe girmeyenin çok günahı var!
Vatan millet aşkını tattırmadık,
Kur’an’a saygıyı hiç artırmadık,
Ruha iman ışığı yaktırmadık,
İçten sarmayanın çok günahı var! (02 AĞUSTOS 2023)