SADREDDİN KONEVİ'NİN FİKİR DÜNYASI
Felsefesi
Sadreddin Konevî'nin
felsefesi temelde ilmi ilahi ya da metafizik'tir.
İbn El-Arabi gibi o da vahdet-i vücut fikrine
bağlıdır, ancak bunun açıklanmasında Arabi'den ayrılır. Ona göre Tanrı
düşüncesi insanlarda öncelikle öznel olarak meydana gelir ve daha sonra nesnel
ya da ontolojik bir nitelik kazanır. Tûsî ile mektuplaşmalarının da ana
tartışma ekseni bu konudur.
Sadreddin Konevî, bu mektuplaşmalarda,
Allah'ın akıl yoluyla bilineceği düşüncesini reddetmekte, Allah'ın
hakikatinin yalnızca kendisi tarafından bilineceğini öne sürerek
filozofların tezlerini inkâr etmektedir. Allah'ın özü ve esas nitelikli insan
için her zaman bilinmez olarak kalacaktır. Sonsuzluk sonlu bir bilgiyle
bilinemez.
Allah mutlak varlık ve birliktir. Dolayısıyla
Allah hakkında herhangi bir kesin yargıya varmak mümkün değildir. Ona verilecek
varlık düzeyinde tek uygun isim varlık nuru (Nur-ül-Vücud)'dur.
Allah'ın varlığı her zaman mutlak özü ile birlikte düşünülmelidir, ancak insan
bunu gerçekleştiremez. Bu sebeplerden Allah hakkındaki kanıtlama girişimleri de
yerinde değildir. Ne fizik ne de mantık temelli Tanrı açıklamaları açık ve
kabul edilebilirdir. Ama insan Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını düşünmeli
bunun aracılığıyla bilgisindeki aczi azaltmaya çalışmalıdır.
Allah isimleri ve sıfatları (esma'ül-hüsna)
dolayısıyla bilinebilirdir yalnız. Asıl özü ise bilinmeden kalır. Böylece
Tûsî'nin aksine Allah Konevî'ye göre, zorunlu varlık olarak ileri sürülemez.
Konevî ile Tûsî arasında mektuplaşmalarla yürütülen ana tartışma konusu bu
olmakla birlikte, her ikisinin de sistematik sonuçlara vardıkları söylenemez.
Konevi, tasavvufi
görüşlerinde tamamen İslam'a bağlı kalmıştır. Daima delillerini Kur'an, hadis
ve eski sufilerin sözlerinden vermiştir. Böylece tasavvufi görüşle İslam’ın
savunucusu olmuştur.
Sadreddin Konevi, İslam
mistisizmi'nin (veya Tasavvuf) en
tartışmalı okullarından biri olan Vahdet-i
Vücud'a mensuptur. Üvey babası ve aynı zamanda Vahdet-i
Vücudun büyük sözcülerinden olan Muhyiddin
Arabi'nin talebeliğini yapmış ve eserlerini şerh etmiştir.
Ayrıca Vahdet-i Vücudu felsefi kavramlarla
izah eden, kimi belirsizlikleri açıklığa kavuşturan bir kişi olduğundan da son
yıllarda gerek İslam ülkelerinde gerekse Batı ülkelerinde Vahdet-i Vücud
üzerine çalışan akademisyen ve araştırmacılar tarafından tanınmakta ve
eserlerinin kaynakçalarında yer almaktadır.
Türk olmasına karşın
eserlerini Arapça kaleme almış olduğundan uzun yıllar sadece Arapça bilenlerin
istifadesine sunulan eserleri İz yayıncılık tarafından yapılan çevirilerle
günümüz okuyucuları tarafından da yararlanılabilmektedir. Onun eserleri
Anadolu'da Türk-İslam kültürünün yayılmasında etkili olmuştur. Bu bakımdan
Konevi'nin Türk-İslâm felsefesinde özel bir yeri ve değeri vardır.